Hep erkekleri suçluyoruz, yerden yere vuruyoruz ama bu kadınların hiç mi suçu yok? Kadının en büyük düşmanı yine kadın.

Öncelikle şikâyet ettiğimiz bu erkekleri yetiştiren bir kadın. “Aferin oğlum, sen erkeksin” deyip her şeyi oğullarına serbest bırakarak, huysuzca yetiştiren de kadın. Gelinine kötü davranan, dayak atan oğlunun arkasında duran da kadın.

Oysa biz kadınlar beraber olup birbirimize destek olacağımız yerde, birbirimizin kuyusunu kazıyoruz. Bilmiyorum fıtratımızda da mı var ama şu kıskançlık duygusundan kurtulamıyoruz. Maalesef başarılı bir kadını sindiremiyoruz. Kendi içinde kalmış ulaşamadığı başarıları başka bir kadında gördüğü zaman desteklemek yerine köstek koymaya çalışıyoruz.

O bir anneymiş, o bir evlatmış, o bir eşmiş hiç fark etmiyor içimizdeki kıskanç duyguları bastırmaya… Çok çabuk harcayabiliyoruz kadını. Bunun o kadar çok örneğini gördüm ki çevremden, bunun üzerine ansiklopedi yazabilirim.

Canım cicim diye sarılır, az öteye gitti mi başlar arkadaşını kötülemeye. Onunla yetinmez arkadaşının eşini elinden alır. Daha bir değişi; kuma gider üstüne. Metres gider üstüne. Gider de gider, o kadını canından bezdirmeye kadar…

Hep erkekleri suçluyoruz ama erkeği de aldatan kadın. Erkek erkeği bir erkekle aldatmıyor ki… Hayatındaki kadını yine başka bir kadınla aldatıyor. Kadın kadına hiç acımıyor. Aynısının bir gün başına geleceğini düşünmüyor.

Biz önce kadın olarak kendimize bir çeki düzen verelim. Kadınlar olarak birbirimize destek verelim. Erkek evlatlarımızı güzel bir şekilde yetiştirelim. Kız evlatlarımızın da kendi ayakları üzerinde durması için çabalayalım. Diğer bir kadına kötülük yaparken kendimizi onun yerine koyalım ve bu tür çirkinlikleri kendimize yakıştırmayalım. Çünkü biz kadınız ve kadına yakışır bir şekilde yaşamalıyız.