Siyaset Penceresinden Bir Yaklaşım

   2017 Türkiye’sinde zaman ve olaylar hızla akıp gidiyor. Globalleşen dünyayı izlemek, ayak uydurmak, gereğini yapabilmek için oldukça çaba göstermek gerekiyor.  Yaşamda duran, bekleyen kaybediyor. Nedeni de gayet açık.  “Siyaseti halk için mi yapıyor, yoksa kendisi için mi yapıyor? “ sorgulaması başladığı zaman siyasetçi silinir gider. Siyasette devamlılık ve istikrar pirim yapar. İnandırıcı olabiliyorsanız o zaman halkın gözünde ve gönlündeki yeriniz sizi isteseniz de istemeseniz de çeşitli kademelerde aday olmak için zorlayacaktır. Aslında siyasetçi öyle aşamalardan geçip pişiyor ki. Her türlü insanla muhatap olmanın getirdiği hayat tecrübesi size kısa zamanda çok şeyleri öğrenmeyi sağlıyor. Günümüz iletişim çağında geride kaldığınız anda bitmişsiniz demektir. O kadar iletişim-etkileşim yoğunluğu yaşanıyor ki bu yoğunluğu takip edemezseniz stratejik hatalar yapmaya başlarsınız ve bir, iki derken üçüncü hatayı yapmaya bırakmazlar sizi.

                      Siyasette yakın dostlarınızla öyle organizasyonunuz olacak ki her anlamda tamamıyla güven duyacağınız ve gözünüz kapalı yola çıkabileceğiniz, çeşitli meslek gruplarına mensup candan ekiple siyasette başarı elde edilebilir. Bu başarı kollektivite ve paylaşım ile elde edilebilir. Siyasetin malzemesi insan olduğuna göre menfaate dayalı olmayan, sadece ülkesi için çalışan ve bir beklenti içinde olmayan yapılanma ile sonucu elde edebilirsiniz. Yoksa beklentiler zamanla menfaat çakışmalarına yol açacak ve bir de bakacaksınız ki bir adım ileri gidememişsiniz. Günümüzde bazı siyasi partilerin düştüğü durumun kısaca özeti oldu.

                     İşin özü aslında siyasetin halk için yapılması ve bunun sonucunda siyasetin gerçek anlamını bulmasıdır. Yoksa kişisel beklenti ve çıkar ön planda olursa kısa zamanda nefesinizin tükendiği gibi siz de tükenirsiniz. Vatandaş bilecek ki seçtiği zaman o makamı kendisi için değil, bizim için sonuna kadar seçmeninin menfaatleri doğrultusunda çalışacak. Vatandaşın derdini bilmeyen, geçim derdini bilmeyen, sağlık problemlerini bilmeyen, eğitim derdini bilmeyen kısacası vatandaş olmanın ne demek olduğunu ve tüm zorlukların içinde olmayan bir siyasetçi ile vatandaşın frekansı elbette uyuşamaz. Frekans uyuşmadığı için anlama ve algılama da mümkün olamayacaktır. Siyasetçi ile halk arasındaki bu kopukluk zamanla öyle problemlerin doğmasına yol açar ki siyasetçi parti tabelasını indirmek zorunda kalır. Halk kendi frekansını yakalayamayanı, kendisini algılayamayanı sandık geldiği zaman vereceği oyla adeta cezalandırır. Adayları ne kadar güçlü olursa olsun parti genel politikası ve yaklaşımı seçmende hep ön eleme yaparken öncelik arz eder.

                       Kendisi için siyasete girmiş, kendi öncelikleri için siyaset yapan siyasetçi uzun soluklu maratonda hep yarı yolda kalır. Zaten iletişim çağında öyle dikkatli ki seçmen, aldığınız soluk sayısını bile biliyor, takip ediyor. İnternetten kim nerede ne yapmış takibini yapıyor. Hatta konuşmaya katılanların sayısını bile Amerika’dan bilebiliyor. Burada artık seçmen profili ne olursa olsun, gözü kapalı partili değil, sorgulayan, neden, niçin,nasıl gibi soruları net olarak cevabını almak isteyen ağırlığa doğru yönelmiştir.

                      Siyaset iktidarda olsun, muhalefette olsun çözüm üretme makamıdır. Çözüm üretebildiğiniz sürece seçmen sizi tekrar destekler. Ama çözümsüzlüğü çözüm olarak gören yaklaşıma kesinlikle pirim vermez, vermeyecektir. Vatandaşın önceliklerini algılayan siyasetçi vatandaşça seçimlerde de algılanacak ve seçimin galibi olacaktır. Seçmen kendisinde kendisini görebildiği siyasetçiyi her zaman desteklemiştir ve destekleyecektir. Hangi makamda olursa olsun seçilmişlerin de kendilerine verilen bu emanetin sonuna kadar koruyucuları ve her zaman gereğini yapar olmaları önemlidir. Verimli, çalışkan, aldığı emanetin sorumluluğu içinde gereğini yapan seçilmişleri vatandaş baş tacı yapar. Özellikle yerel yöneticiler bu açıdan her zaman sıkça değerlendirilir ve sorgulanır. Bazıları da maalesef bir kere seçilmiş olmanın getirdiği rehavetle makamının gereğini yapmaz, yapamaz ise onlar için de görev süresinin bitmesini beklemekten başka yapılacak şey yoktur. Aslında vatandaşının beklentilerini karşılayamadığını fark eden seçilmiş için bence istifa mekanizmasını çalıştırmaları en makul davranış olacaktır.

                      Yalova ilimizin öncelikleri ve olmazsa olmazları üzerinde halka ulaşan siyasetçiler başarıyı da bu yolla elde edeceklerdir. Zaman içinde devamlı güncellenen, yenilenen, beklentileri ve umutları farklılaşan kamuoyuna bir şeyler sunabilen, topluma dokunan ve hemhal olan siyasetçiler başarıyı elde edeceklerdir. 

                       Kazanan her zaman Yalova’mız olsun .