Düzenlenen basın toplantısına STK olarak, Hacı Bektaş Anadolu Kültür Vakfı, Atatürkçü Düşünce Derneği, Balıkesir Alevi Birlikleri, Cem Vakfı, Pir Sultan Abdal Vakfı, Avrupa Alevi Federasyonu Birliği, Türkü Dostları, Yalova Şair ve Yazarlar Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Cumhuriyetçi Kadınlar Derneği, Eğitim İş Sendikası, Çınarcık Hacı Bektaş Veli Derneği katıldı.

Yalova Hacı Bektaş Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Alemdar Coşkun yaptığı basın açıklamasında; “Bizler siyasal İslam’ın yaşamın her alanına girerek artan baskıcı hegemonyası karşısında bu ülkenin çağdaş laik demokratik cumhuriyet değerlerine inanan yurttaşlar olarak çok rahatsız durumdayız. Dayatmacı siyasal İslam zihniyetinden dolayı kadınlarımız, kızlarımız sokaklarda yürüyemeyecek hale gelecekleri bir süreci yaşıyoruz. Yaşam tarzlarımıza yönelik saldırılar her geçen zamanda giderek artıyor. Mahalle baskısı insanları sindiriyor. “Dinimize uygun değil” adı altında her alanda müdahaleler yaşıyoruz.

Aleviler zorunlu din dersleri adı altında büyük bir haksızlığa maruz kalmaktadırlar. Alevi çocuklarının, din derslerinde çelişkiler, stres yaşamasından, “Anne, baba biz niye namaz kılmıyoruz? Müslüman değil miyiz?” şeklinde ailelerini sorgulamalarından rahatsızız. Her ne kadar Din ve Ahlak derslerinde tüm dinler ve güzel ahlak anlatılıyor dense de art niyetli ve derdi İslamlaşma olan öğretmenlerin uygulamaları hiçte öyle olmuyor. Öğretmenlerimizin bir kısmının namaz kıldırmayı derste uygulamalı yapmadığını biliyoruz. Alevilik sözde eşitlik olsun diye kısaca ve yanlış anlatılmasına rağmen Sünni bir mezhebin uygulamalı ibadetlerin derste işlenmesi çifte standartın bir göstergesidir. Sınıfta namaz kılma uygulaması yapılıyorsa Alevilerin veya diğer inançlarında ibadet ritüellerinin uygulanması bu mantığa göre saçmada olsa gerekmez mi? Bizler bu türden uygulamaları doğru bulmuyoruz. Din ibadet devlet tarafından değil, ailesi tarafından çocuklarına verilmelidir.

Bizler zorunlu din dersi uygulamasının son bulmasını talep ediyoruz. Laik bir eğitim sisteminde zorunlu din dersi uygulaması kabul edilemez. Ülkemizi bağlayan Avrupa Birliği sözleşmelerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin zorunlu din derslerinin iptali için verdiği kararın uygulanmasını talep ediyoruz.

Bin yıldır bu topraklarda yaşayan Türk’ü, Kürt’ü, Sünni’si, Alevi’si ile bu ülkenin eşit haklara sahip yurttaşları olarak bir an önce bu ülkenin çağdaş, laik, demokratik bir hukuk devletine dönüşmesini, barış huzur içinde yaşamasını istiyoruz.

 Bu ülkede anayasamızda belirtilen inanç  özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğünün tüm yurttaşlara eşit uygulanmasını talep ediyoruz. Laiklik bu ülkenin en önemli harcıdır. Laiklik aynı zamanda inananlar içinde güvencedir. Dini ve şeri hükümlerin devletin anayasasında egemen olan ülkelerin ne durumda olduğunu görüyoruz.

Bu ülke Müslümanlarının önemli bir çoğunluğunun bizler gibi düşündüğüne inanıyoruz. İnancını kendi içinde yaşayan, imanın ve inancın Allah ile kul arasında kalması gerektiğini savunan milyonlarca Müslüman’ın var olduğunu gönülden yanımızda olduklarını biliyoruz.

Ülkemiz zor günlerden geçiyor. İktidarın başkanlık sistemi için iki yıldır sistematik olarak toplumu bilinçli bir şekilde kutuplaştırdığını, bu durumdan milliyetçi ve dini duyguları istismar ederek amacına ulaşmaya çalıştığını artık ülkemizin ve tüm yurttaşlarımızın farkına varması gerekiyor. Ülkedeki gerilimin , kutuplaşmanın baş sorumlusu mevcut iktidardır. Türkiye bir an önce normalleşmeli, OHAL kaldırılmalı, bu süreçte haksızlığa maruz tüm yurttaşların mağduriyetlerinin giderilmesi gerekiyor. Yaşam tarzlarına, kişi hak ve hürriyetlerine yapılan saldırıları şiddetli cezalandırmalı, prim verilmemelidir.

Sonuç olarak; bu ülkenin tüm yurttaşları olarak her inancın her düşüncenin her yaşam tarzının güvence altına alındığı huzurlu bir ülkede yaşamak istiyoruz.

Alevilik İslam’ın içinde veya dışında farklı bir inanç sistemi olarak tanınmalı, cem evlerine ibadethane statüsü verilmelidir. 20 milyona varan Alevi yurttaşlarımızın da vergilerinden kaynak aktarılan Diyanet İşleri bütçesinden Alevi ibadethanelerine kaynak ve kadro aktarılmalıdır.

Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır.

Laik bilimsel bir eğitim sisteminin egemen olmasını istiyoruz.

Tüm yurttaşları Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu laik cumhuriyete ve değerlerine sahip çıkmaya çağırıyoruz” dedi.

Ardından söz alan Abuzer Meral; “Yaşadığımız bu yıpratıcı süreç beni ve ailemi çok etkiledi. İnsanın başına gelmeden anlayamıyormuş. Yeme içme uyku ve sağlık sorunları yaşıyoruz. 
Ben sorumlu bir yurttaş olarak üzerime düşeni yaptığıma inanıyorum. Özgürlükçü, çoğulcu, şiddet içermeyen her türden insani düşünce ve inançlara saygılı bir yurttaş olarak demokratik laik bir hukuk devletinde yaşamak istiyorum. Çocuklarımın da yaşamasını istiyorum. Bu anlamda bu olayın ana nedeni olan bir Alevi yurttaş olarak zorunlu din derslerine tepki gösterdim. Kişisel sayfamda anayasanın bana verdiği düşünce ve ifade hakkımı kullandım ve başıma bunlar geldi. Yaşadığım bu süreçte bu konuda toplumsal bir duyarlılık yarattığına inanıyorum. Bundan sonra bu işin takipçileri siyasi partiler ve kurumlar olacaktır. Bu mücadele devam edecektir.
Bir baba ve hekim olarak sorumluluklarım, idame etmem gereken bir yaşantım var. Bu akşamki basın toplantısından itibaren bir süreliğine kendi yaşamımı düzenlemek, iş ve gündelik yaşantıma dönmek için bu konu hakkında yazmayacağım görüşme tekliflerini kabul etmeyeceğim. Hukuki süreçleri sürdüreceğim.
Bundan bir korku yılgınlık çıkaranlar olabilir. Asla korkmuyorum. Korksaydım yıllardır bunun mücadelesini vermezdim. Yaşadığım durum bir insanlık hali” dedi. Haber: Sezgin Altınel