TIK Tuzağı!

İngilizcede “clickbait” diyorlar. Dijital hayat yaşayan genç nesil böyle biliyor. Türkçeye ‘Tık Tuzağı’ diye çevriliyor. İşin özü şu; dijital mecrada “Öyle bir şey yaptı ki” gibi başlıklarla “İnanmayacaksınız" veya “Asla tahmin edemezsiniz” gibi ifadelerle okuyucunun, sayfayı ziyaret etmesini ve içeriği okumasını sağlamaya çalışıyorlar. Okuyucuyu yanıltarak, tatmin edici olmayan içeriğe kanalize edip, linkleri tıklamaya heveslendiriyorlar. Bir nevi dijital zorbalık ve yalancılık diyebiliriz. Okuyucu başlıkta verilen vaat nedeniyle içeriğe giriş yapıyor. Ancak kullanıcı, art arda tıklamasına rağmen karşısına çıkan ve hiç de doyurucu olmayan bilgi karşısında öfkeleniyor. Sizin de başınız gelmiştir muhakkak.

Ancak gazetecilik etiğine helal getirmeyen başlıklar bu sahtekarlığa dahil değil. Örneğin; ‘Verdiği sözü tuttu’ deyip, haberde siyasetçinin sözünü nasıl yerine getirdiğini ayrıntılarıyla doyurucu olarak yazıyorsanız bu tık tuzağına girmiyor. Bu ve benzeri başlıklar bence de masum.

Ancak burada her zaman mesleki onur açısından olaylara bakan biri olarak, meseleye şu yönden yaklaşıyorum. Dijital internet sitelerine de resmi ilan alım yolunu açan son yasa değişikliği sonrası Basın İlan Kurumu resmi ilan yönetmeliğini değiştirdi. Yeni kurallara göre resmi ilan almak isteyen internet haber sitelerinin birçok şartı yerine getirmesi gerekiyor. Bunlardan biri de haberlerin okunması yani tıklanması şartı. Bu şart nedeniyle, tık sayısını yakalama adına internet haber siteleri de tık tuzakları ile dolar mı? Mesleki açıdan en çekindiğim mesele tık şartını yerine getireceğiz diye meslek onurunun zarar görmesi ve bizi biz yapan değerlerin tıklanmasıdır. Sonuçta başlık ile içeriğin birbiri ile uymadığını görüp öfkelenen her bir okuyucu, sonunda gazetecinin kulaklarını çınlatacaktır. Ticari kaygılarla yaygın internet sitelerinde kullanılan bu yöntem; eğer resmi ilan almak için ana akım medyanın haricinde, yerel basına da sirayet edip “habis ur” gibi internet haber sitelerini sararsa, işte o zaman vay halimize. Bu konuya dikkat edip, meslek etiğini öne alanlara selam olsun. Onlar elbette özgün içerik ve özel haberlerle bu şartları sağlayacaklardır. Ama ya işi ticarete dökecek olanlar. Onlara da bir duamız var elbette. Tıklara gelirsiniz inşallah…

“We Love Jesus”

Mesele çok basit. Vandal Avrupa zihniyeti; Hazreti Peygamberi (sav) Allah’ın elçisi olarak görmüyor. Bir kanaat önderi olarak niteliyor. Hadi oradan! Ne hadlerine! Bir zamanlar dinler arası diyalog peşinde koşanlar, ayın 14’ü gibi ayan beyan ortadaki bu gerçeği görmezden gelip, körü körüne gavur aşıklığı yapmışlardı yıllar boyunca.   

Müslümanlığın bakış açısı ise çok net. Allah katında son hak dinin İslam olduğuna inanıyoruz. Ama dinimizin ana prensiplerinden birinin de peygamberlere iman olduğunu biliyoruz. İseviliği ve Museviliği zamanlarının hak dinleri olarak kabul ediyoruz. Tahrif edilmemiş İncil ve Tevrat’ı kutsal kitaplar olarak görüyoruz. Hatta çocuklarımıza; İsa ve Musa isimlerini koyuyoruz. Ama ismini bile zikretmeye değmez; İsveç’te ki o alçak saldırıyı gerçekleştiren şarlatan, sözde siyasetçi ve onun gibiler ara ara böyle gerçek yüzlerini gösterme cesaretini kendilerinde bulabiliyorlar. Peki bunu nerede yapıyorlar? Elbette Türk elçiliğinin önünde. Neden? Çünkü Dünya’ya yüzyıllarca nizam vermiş ecdadımız, İslam’ın bayraktarlığı yaparken tüm İslam Alemi’ni temsil ediyordu. Türk demek Müslüman demek, Müslüman demek Türk demekti. Peki tepki nereden geldi? Elbette yine Türkiye ve Türklerden. İslam coğrafyasında ki cılız kınamalardan başka sokaklara kim döküldü? Yine Türk insanı.

Tarih tekerrürden ibaret. Yine Avrupalı vandalların Hazreti Peygamber’e (sav) dil uzatmaya yeltendiği bir saldırı sonrası; 2000’li yılların başında İstanbul’da geçekleştirilen bir protesto mitingine, elimde üzerinde İngilizce “We Love Jesus” yani Türkçe “İsa’yı Seviyoruz” yazan bir döviz ile iştirak etmiştim. Amacım saldırgan zihniyeti kendi vandalizmi ve cahilliği ile yüzleştirmekti. Aklı selim bir İspanyol gazetesi mitingin haberini verirken, bu dövizin fotoğrafını manşetten kullanmıştı. Olaylara doğru ve objektif yaklaşmak böyle bir şey olsa gerek.

İslam’a yapılan bu saldırı ne ilk ne de son olacak. Kıyamete kadar sürecek bir hak-batıl mücadelesi bu. Vandalların saldırıları da asla bitmeyecek. Ama Allah sonunda elbette nurunu tamamlayacaktır…

Kalın sağlıcakla…