Ama son üç-dört yıldır ilimizde Food & Baverage bazında inanılmaz yerler açılmaya başladı. Alternatiflerimiz çoğaldı.Hele Rüstempaşa mahallemiz bu işin neredeyse merkezi oldu. Bu gelişmelerde Setur Marina’nın payı yoktur dersek ayıp etmiş oluruz.

Geçen dönemin Bolu Ticaret odası başkanı ilimize ziyarete geldiğinde şöyle bir eleştiri getirmişti:”İstanbul- Bursa,Kocaeli gibi üç büyük ilin ortasında küçücük bir ilsiniz.Onlarla yarışmaya kalkacağınıza , bu illerimizin teras balkonu olup BUTİK bir görüntüsü vermeniz sizin için daha iyi olur. Yani bu illerin, yoğun temposundan, trafiğinde bunalmış vatandaşlarımız Yalova’ya kaçamak yapmalılar. Bunun içinde, restoranlarınız, kafeleriniz bol sayıda olur “ demişti. Ve bende kendisini haklı bulmuştum.

Gazetemizin sahibi sayın Ayhan Polat ile beraber bir karar aldık.Dedik ki; biz bu işletmelerimizi lanse edelim. Onlar hakkında farkındalık yaratalım. Mutabık kaldık. Haftalık MANŞET gazetemiz var…www.yalovamanset.com.tr ve www.manset.com.tr isimli yüksek tıklama sayılarına sahip iki internet gazetemiz var. Ki, manset.com.tr ilimiz ilk ulusal yayın yapan gazetesidir. Neyse bu işletmelerimizi bu yayınlarımızda sunmak fikrinde hem fikir olduk.

Nereden başlayalım, nereden ? derken bir kızımdan telefon geldi:”Hadi amca niye bir şeyler içmeye bile gelmedin ?” diye, hafif fırça,hafif de takaza kokan bir ifade aldıladım.

Ve o an sayın Polat ile bu kızımızın mekanından başlamaya karar verdik.

Kafenin ismi D&C. Yani Dila’nın D’si ve Cenk’in C’si.

İkiside yüksek öğrenimli. Pırıl pırıl ve heyecanlı. İşlerine çocukları imiş gibi ehemmiyet ve özen gösteriyorlar. Üstelik Yalova’mızın çocukları. Dila, uluslar arası ilişkiler; Cenk ise Akdeniz Üniversitesi,konaklama ve işletme mezunu.Dila 23, Cenk ise 26 yaşında..

Yerleride iyi. YTSO’nun hemen yanında. Yani merkezdeler. Pırıl pırıl akan deremizin hemen yanındalar.

İçeri girdiğimde ilk izlenimim şu oldu:”Herhalde Londra’da bir İngiliz Kafe’deyim !

Işıklandırma loş, ama kasvetli değil.

Siyah bol kullanılmış ama karanlık değil.

Hemen solda enfes bir snack bar var..Burada gerçekten ev yapımı tatlılar,kurabiyeler taptaze bana bakıyor. Dalacağım ama dişler yok anasını satayım. Yutkunmak ile geçiştirdim. Ama mozaik pastaya dayanamadım. Kakaonun ve şekerin iştiraki tam kıvamında. İnsanın içini baymıyor.Sadece klasik bisküvit yerine çifte kavrulmuş kullanılsaymış benim damağıma göre daha güzel bir sertlik verirdi diye düşündüm.

Ben Dila ile laflamaya başladığımdan, Sezgin kardeşim fotoğraflamaya dalmıştı bile.

Sevgili Dila;” Biz özellikler sunmak için yola çıktık. Çok çeşit değil, ama çeşitlerimizde orjinalliğe sadık kalmaya gayret ediyoruz. Harika bir mutfak ustamız ve harika bir snack şefimiz var. İkiside bizim gibi meslekte iddialı bir heyecan yaşıyorlar.Ürünlerimizin ana maddelerinde tazeliğe önem veriyoruz. Örneğin fabrikasyon süt kullanmıyoruz. Kullandığımız makarnalar, market raflarında bulunanlardan değil. Tam anlamı ile Roma’yı, Floransa’yı, Milano’yu buraya getirmeye uğraşıyoruz.”

O sırada Cenk tostunu bitirdi..O sırada mekana gelen kayınvalidesine gerekli nezaketi(!) gösterip karşıladı ve yanımıza geldi.

Harika bir genç. Üstelik Sektörel eğitimli.Yani meslekdaşım. İnanılmaz güleryüzlü. Ama gülümsemesinde yalakalık, riyakarlık yok. Sormama gerek kalmadan topa girdi:”En iddialı olduğumuz ürünlerimiz Espresso kahve ve makarnalarımız. Kahve konusunda sizin vasıtanızla okuyucularınızı bilgilendirmek isterim. Biz ülkemizde henüz yeni pazarpayı bulmaya çalışan üçüncü nesil, yani orijinal adıyla THIRD WAY kahveciliğin temsilcileriyiz. Kahvecilik sektörü ÜÇ NESİL olarak tanımlanır. Birinci nesil: Granür kahveler ama aromalı yani kahve kokanlar…İkinci nesil: Makine kahveler, yani örneğin filtre kahveler. Ve üçüncü nesil dediğimiz elle kavrulan,natürel,nitelikli ve makinasız üretilen kahveler. Biz üçüncü nesil temsilcisi olarak , kulladığımız kahvenin Afrika’dan yola çıkıp ne kadar sürede İtalya’ya geldiğini, burada ne tür işlemlerden geçtiğini..Ne zaman İstanbul’a geldiğini..Dolayısı tüm evrelerini termin olarak biliyoruz.

Mesela bizim kahvelerimiz için İstanbul’da ÖZEL KAVURUCUMUZ var. Bursaı sadece bizim için özel kavuruyor.Bunun bize olan faydası şu; burada kavrultarak, İtalya’da geçireceği 3-4 haftalık süreyi yok ediyoruz. O kadar hassasız ki; biz granür kahve satmıyoruz. Mutfağımız küçük ama kullanışlı. Mutfak için bilgimize güvenip yanlış yapmaktansa, İstanbul’daki Fransız Sokağı’ndan bir bir hanımefendinin danışmanlığını aldık. Bir şey daha ilave etmek isterim ki; örneğim SNACK CHEFF’imiz MEHMET CEN, bir KAHVE SPESİYALİSTİ. Sırf orijinal ve doğal ürünlerden hazırlamak uğruna bizim çalışmaya talip oldu…Mutfak ustamız çok önemli. Adı OĞUZ GÜZELEL. 27 yaşında. Aslında üniversite mezunu bir ÇEVRE MÜHENDİSİ. Arkadaşımız sırf mutfak düşkünlüğü sebebi ile ayrıca eğitim alarak CHEFF olmuş bir idealist. Hazır üretimimiz ve arkadaşlarımızdan bahsederken  şunuda belirtmek isterimki; etlerimiz özel ve bölgemizin günlük ama marina edilmiş etleridir.Ve asla karışık değillerdir. Makarnalarımız , evlerde kullandıklarımızdan asla değildir. Peynirlerimiz ve makarna soslarımız % 100 İtalyan orijinal ürünleridir.”

İnanın sevgili okuyucular bu açıklamalar karşısında kilitlenip kaldım.

Böyle bir idealistlik..Böyle bir kalite peşinde koşmak…Böyle bir heyecan..Böylesine bir müşteriye saygı ….Hemde Yalova’da ! İnanmakta zorluk çektimama bir kere daha Yalova’lı olmakla gururduydum.

Mekanın müzikaliteside yüksek. Yüksek volümde olmayan,Blues..Jazz..Akustik eserler çalınıyor.

Ders çalışan talebeler, inanmayacaksınız ama çizim yapan mimar gördüm..

Öylesine huzurlu ve relaks bir ortam anlayacağınız..

D&C’ye gidin….Bu ciddiyetin karşılığını görün ve tadın..