Eskiden okul kapandığı gibi Kurtköy’e ananemle, dedemin yanına tatile gitmeyi dört gözle beklerdik.

Hayatımın en tatlı en güzel günleriydi. O zamanlar köye ulaşım öyle saat başı kalkan minibüslerle yapılmıyordu…

Haftada bir gün Cumartesi pazarına inilir o da Köyde Kamyonculuk yapan birinin kamyon kasasına, sepetlerin, çuvalın içine koyduğu meyve, sebzeyle birlikte binilip Yalova Pazar yerine inilir, Pazar harici işi olanlar buradan gitmesi gereken yere giderdi.

Gün boyu sattığı ürünlerden elde ettiği para ile evin diğer ihtiyaçlarını, bir de çoluk çocuğu, torunları sevindirmek için pazardan oyuncak, bisküvi, horoz şeker alınırdı...

Böyle güzel bir çocukluğun olduğu bir zamandı, bizlerin çocukluğu...

Beklenen gün gelmiş, hazırlıklarımızı tamamlamıştık. Babam arabası ile annem, ben ve abimleri tatil için köye götürüyordu. Sabırsızlıkla yolun bitmesini bekler, araba durduğu an bizleri bekleyen ananemin, dedemin kucağına atlardık.

Köyde tatil demek; herkesin, yaşına, kalıbına göre yapacağı iş demekti.

Haziran ayı toprağın ürünlerin, dikim, bakım hatta bazı ürünlerin toplama ayıydı. Anneannem ve dedemin yaşadığı ev köyün en büyük eviydi. 11 oda 2 mutfak, iki ahşap kapısı olan evin alt katı ahırdı. Bolluk ve bereketin olduğu bir evdi.

Bu evde dedem, küçük kardeşi ve ailesi ile yaşardı. Ev de öyle güzel bir düzen vardı ki anlatamam. Ev halkının hepsinin üstlendiği bir iş vardı.

Evdeki çocuklar, evin sağ kapısının olduğu yerden tahta merdivenlerden koşturarak kata çıkar o hızla sofadan geçer diğer taraftaki merdivenlerden gürültüyle inerdik.

Neşeli, mutlu çocuk sesleri ile dolu bir ev...

Sabah oldu mu erkeklerin bir kısmı dağa oduna gider, mutfak işi ile görevli olan kadınlar yemek yapar, diğerleri bağ, bahçe işine giderdi.

Bizler yani boy boy çocuklar... Ananemin hazırladığı yemek çıkınını alarak, ahırdan çıkarılan hayvanları otlatmaya, çobanlığa götürürdük. Altı-yedi tane hayvanı önümüze katar ellerimizde dut ağacından sopalarla hayvanları yönlendirirdik. Gideceğimiz mevki bize söylenir o yer de; Halijmele ya da kavaklık tarafı olurdu.

Bizim için bu saatten itibaren bir macera başlardı. Köyün diğer çocukları ile çobanlıkta bir araya gelir, hayvanlar otlarken çeşitli oyunlar oynar, bir yandan hayvanları takip ederdik.

En keyifli saat, öğlen saatiydi. Bizim için hazırlanan yemek bohçasını açarak büyük bir iştah ile bir solukta yemeği bitirirdik. Menü de ne vardı? Diye merak ederseniz. Zeytin, köy peyniri, Ananemin yağda pişirdiği yumurtayı koyduğu köy ekmeği...

Ananem ekmeği ortadan bıçakla ikiye ayırır pişirdiği yumurtayı içine koyardı.

Allah Allah. O ekmek yumurtanın yağını içine çeker, ekmek lokum olurdu sanki.

Mis gibi hava, güzel bir ağaç altı ve mutluluk... Yemeğin üstüne ırmaktan kana kana içtiğimiz buz gibi köyümüzün suyu.

Dayımın çocukları, ben ve diğer kuzenlerle kimi gün dört kişi, kimi gün üç kişi olurduk. Tabiatı keşfederdik. Otların arasında dolaşan kaplumbağa su kenarı birikintisinin yanında karşılaştığımız kurbağa, çeşit çeşit kuşlar, böcekler; yusufçuklar, uğur böcekleri, çekirgeler, tırtıllar, peygamber devesi...

Böğürtlen dikenlerinin üstünden topladığımız, böğürtlenler, dutlar, yabani kirazlar..

Çok sıcak havalarda yılan bile görürdük. En korktuğumuz yılandı. “Çiçila’’ köyümüzde konuşulan dilde ‘Yılan’ demekti. Hazır kuzenlerle bir araya gelince hevesle Laz’ca öğrenmeye çalışırdık.

Eskiden tatiller bir ömür boyu kullanacağınız bilgilerin öğrenildiği okul eğitimi gibi olurdu. Yabani otları, şifalı bitkileri tanırdık. Zamanına göre dağ kekiği toplardık. Sütü sağmayı görüp, Peyniri mayalamayı seyrederdik. Hele fırında ekmek yapıldığı gün ayrı bir şenlikti. Ekmek hamurundan artanla hemen bir saç yapılır, gözleme ve yufka dürüm yapılır içine mis gibi tereyağı sürülür, peynir ufalanırdı. Bir de yayık ayranı elinize tutuşturulurdu. Hele birde süt mısır zamanı ise közün üstüne tarladan taze kırılmış mısır atılırdı.

Günün sonunda akşam yemeğinden sonra büyükler yaşanmış hikâyeler anlatır, kimimiz temiz hava ve günlük koşuşturma ile olduğu yerde sızardı.

Sabaha kadar deliksiz uyur, güneşin ilk ışıkları ile uyanırdık… Sevgi, Saygı ve Mutlulukla kalın.