Kendimize yurt edindiğimiz ve uğruna tarih boyunca on binlerce şehit verdiğimiz Anadolu toprakları tarih boyunca insanı her şeyden üstün tutan, insana ve insanlığa değer katan, “insanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünü kendine rehber edinen, Dünya’nın en uygar, en insani, en adil ve en barışçıl medeniyetlerine eşlik etmiştir.

İslam’ı gönlüne mayalayan atalarımız Anadolu’da, binlerce yıl insan ve insanlık adına en parlak medeniyetlerin yeşermesini ve altın çağını yaşamasını sağlamışlardır.

Bu topraklarda dini, ırkı, rengi, dili, kültürü ne olursa olsun her kes insan olarak kendini yaşamaya ve yaşatmaya fırsat bulmuştur.

Son yüzyılda bizlere afyon gibi yutturulmaya çalışılan batı medeniyeti ise makam, servet ve unvanlar üzerinden insanları sınıflandırmış, medeniyetinde önce bu değerleri birincil hale getirmiştir.

Anadolu’da önce insan adı sonra makam ve unvan söylenirken, batı medeniyetinde önce unvan ve makam sonra insan kullanılmış ve kullanılmaya devam etmektedir.

Anadolu medeniyetinde Ahmet çavuş, Mehmet hoca, Ayşe teyze diye kullandığımız insan ve unvan isimleri, batı medeniyetinin bizlere dayatması üzerine Dr. Ahmet, Prof. Ömer diye kullanmaya başladık.

Bir düşünelim. İnsan olmadan unvanların ve makamların ne önemi olabilir ki?

Bizler genelde içerisinde insana ve insanlığa dair çok az şeyler barındıran batı medeniyetini hayatımızda yaşamaya başladığımız günden beri benliğimizden, özümüzden çok şeyler kaybettik.

Önceleri Anadolu toplumunda maldan, mülkten, servetten, makamdan bahsetmek insanlara zül gelirdi. Sorulan soruya verilen bir cevap olsa bile ayrıntıya girmeden ‘’Rabbime şükür, geçinip gidiyoruz işte’’ diyerek söze son nokta konurdu.

Bugün ise maldan, mülkten, servetten bahsetmek insanın kendini ve ailesini tanımlamasının en önemli unsuru haline geldi. Sahip olduğu araba, oturduğu villa, çalıştığı kurum, aldığı maaş…

Bir anne çocuğunun insani değerlerinden bahsetmek yerine işinden, maaşından, arabasından başlayarak ağzından ballar akıtıyor kız isteme merasiminde.  Kız tarafının da gönlüne hoş gelen bu sohbetler sonunda takılan yüzükler ve birleştirilen hayatlar, insani değerlerden uzak olduğu için birkaç yıl sonra ülkemde bölünmüş aileler ve mutsuz çocuklar hanesindeki rakamların biraz daha artmasına neden oluyor.

Bu Dünyada hamuru sevgi olan insandan daha değerli bir makam ve unvan yoktur.  Makamlarınız ve unvanlarınız sona erdiğinde sokaklarda yalnız başınıza yürümek ve bir selama muhtaç olmak istemiyorsanız makamınız, mevkiiniz, unvanınız ne olursa olsun önce insan olmayı başarabilmeniz gerekiyor.

Yok makamların ve unvanların peşine takılarak hayat yolculuğunuza devam ederseniz, musalla taşında imamın “Er kişi niyetine” diye seslenişine arka saflardan, “Er değil yüz başı, yüz başı!” diye haykırmak zorunda kalırsınız. Hoşça kalın. Sevgiyle kalın.