Kapalıçarşı Kuyumcu atölyesinde hummalı çalışmanın ahengine, ritimli kuyumcu çekiç’inin ritimli sesi liderlik ediyordu... Yetişmesi gereken elmas broş son dokunuşlardan sonra Agop ustaya gidecek, onay alacaktı. Bu olay broşun yetişmesinden daha önemliydi...

Kapalıçarşı yaşanan ve yaşayan eşsiz bir okuldu. Kuyumculuk işini merek eden, gönül veren birinin gideceği tek adresti.

Yalova Güneyköy’den kalkıp İstanbul’a giden, Kapalıçarşı’da kuyumculuk yapan, bu sanata gönül veren usta azımsanamayacak kadar çoktu. Bunlardan biri olan 1977’de Güneyköy’den Kapalıçarşı’ya giden Mehmet Atışan usta buradaki günleri için; “hayatımın unutulmaz en güzel günleriydi’’ diyor.

Bir ekol olmuş Ermeni ustalarının yanında kuyum sanatının inceliklerini öğrenip, buğday misali olgunlaşıp, eh-li sanatkar olmuşlar. Bu yıllarda köylüsü Zeynel Abidin ustadan farklı bir işçilik olan Boynuz işlemeciliğini öğrenmiş, sonrasında bu zanaat neredeyse yaşam biçimi olmuş.

Yüzyıllık mekanlarda, asırlık sanatlar öğrenmişler, gençliklerinin en güzel yıllarında. ‘Bu gönül işi, bu bir Aşk! Evlat’ der, Mehmet usta.

Evet, ustamızın Gümüş Boynuz işlemeciliği ile olan yolculuğu bu şekilde başlar.

Sabah namazı girdiği atölyesinden Yatsı namazı sonrası çıkmış, çoğu zamanda işine öyle bir dalmış ki... sabahın ilk ışıkları ile evin yoluna düşmüş…

Çok sabahladım evlat diyerek atölyenin penceresinden görünen yemyeşil dağa doğru baktı. Uzunca bir sessizliğin ardından çehresindeki yaşanmış yılların çizgisi kocaman, sımsıcak bir gülümseme ile aydınlandı. Gözler çakmak çakmak, ilk günkü heyecan ve tutku ile anlatmaya başlıyor boynuz işlemeciliği sanatını.

Allah vergisi evlat, Allah vergisi...

Rabbim öyle güzel, öyle muhteşem yaratmış ki. Biz insanoğlu onu ancak taklit edebiliriz diyor. Yaradan bunu hayvana savunma, güç olarak vermiş insanoğlu bundan şifa bulmuş, çeşitli alet ve takı yapmış.

Boynuz saf kalsiyumdur, şifadır. Boynuz tarak saçları besler, saçtaki elektriklenmeyi giderir, işlemden sonra kalan tozu ve kırıntıları ise toprakta gübre olarak kullanılır.

Bin bir emekle işlenerek değerli takı olur. Boynuz işlemeciliği emeği ve zahmeti çok olan bir iştir. Boynuzları kesimhaneden toplatırız. Bize gelen büyük baş hayvan (Sığır, Manda) boynuzlarını temizler bir kazana koyarak içine belli oranlarda asitik madde koyarak kaynatırız. Bunda amaç boynuz içi odunsu bölümü çıkararak temizlemektir. Aynı zamanda dezenfekte yapmış oluruz. Kaynama sonrası ayıklanan boynuzlar büyüklük, genişlik ve desenleri göz önüne alınarak yatay ya da enine kesilerek gölge ve havadar bir yere serilir. Bu işlem için en ideal yer ise çatı aralarıdır.

Kurutma aşaması hava şartları ile bağlı olduğu için uzun bir süreç almaktadır. İşlenecek boynuzlar bu aşama sonrası preslenerek düzleştirme işlemine tabii tutulur. Kuruması ve düzleştirme işlemi biten boynuz artık desen aktırılarak kesim yapılma safhası için hazırdır. Tasarımı yapılmış desen boynuz üzerine aktarıldıktan sonra kıl testere yardımı ile sabır ve dikkatle kesilir. Kesim işlemi bitimi desenin özelliğine ve boynuzun rengine göre, mercan, turkuaz, firuze taşlarından hangisinin kullanılacağına karar verilir. Bir yandan alt zeminine 925 ayar gümüş plaka kesilerek kaplanır. Bu işte yaptığınız ürünün her milimine dokunursun evlat. Sadece dokunmak mı? Hayır. Yüreğinin sevgisi, gözünün nuru ile şekil verirsin. Bir bakmışsın bir çift küpe olmuş, ahenkle sallanır yârinde, Bir parmağa yüzük olmuş sevginin simgesi olarak.

Mehmet usta konuşmuyor, sanki sevgi yüklü bir nağme mırıldanıyordu...

Sonbaharın renk şöleninin olduğu bu dağ köyündeki atölyeden ayrılma vakti. Sabırla, aşkla yapılan bu nadide sanatı görmek isterseniz Ülkemizin tek Gümüş Boynuz ustası Mehmet Ustayı Güneyköy’deki atölyesinde bulabilirsiniz.

Sevgi, Saygı ve Mutlulukla kalın.