Gündem “ Maske, Mesafe, Temizlik”  iken  22 Mart “ Dünya Su Günü” daha anlamlı. Günümüzde savaşlar enerji kaynakları ve yeraltı zenginliklerine odaklanmışken gelecekte bunun “ Su” üzerine olacağını tahmin etmek zor değil. Yaşamın kaynağı olan su o kadar sorumsuzca ve geriye dönülemeyecek şekilde ziyan ediliyor ki bu zarar katlanarak büyüyecektir. Çünkü küresel ısınma ve erozyon, doğaya verilen zarar zaman içinde telafi edilemeyecek sonuçları doğuracaktır. Bu gün dünyada maliyet unsuru olarak görülüp vahşi şekilde tahrip edilen doğa bizi yolda bırakacak, doğada bozulan denge ile bitki-hayvan türleri azalacak... Devamında ise kitlesel hastalıklar ve ölümler ile insanlık karşı karşıya gelebilecek. Düşününüz küçük gördüğümüz bir bitki yada hayvan türü doğa döngüsü içinde yer almadığı zaman bu direkt olarak dönüşümü etkileyecek ve tüm çarkı olumsuzluğa götürecektir. İster denizde, ister karada bu besin döngüsü türlerin yok oluş nedeni olacaktır.

Aslında suyun hayatımızdaki yeri üzerine her zaman kullandığımız “Su gibi aziz ol” özdeyişi konun özetidir. Adeta hayatın olmazsa olmazıdır su. Her ne kadar mevsimsel olarak yağışlı günleri geçiriyor olsak da susuzluk çok uzağımızda değil. Yağmurlar yüzümüzü güldürüyor ama yakıcı sıcaklar önümüzdeki aylarda tabiatı kavuracak. Biraz yarene dokunmak gerekiyor. Hepimizin üzerine düşen ciddi sorumluluklar var. Herkesin gerek kullanıcı, gerek koruyucu kimliğiyle, vatandaşından en yetkilisine kadar su üzerine yapabileceği çok şey var.

Daha fazla yeşil, orman ve bitki örtüsüne sahip Yalova olma yolunda hassasiyetle çalışmalara devam edilmelidir. Su kaynakları ve havzalarının korunması kadar suyun etkin ve verimli kullanımı da önemli.  Baraj havzalarının gerek korunması gerekse havza niteliğinin ön plana çıkarılması gündemin ön sıralarına alınmalıdır. Yeni turizm alanları kazandırma çalışmaları ile su havzasına etkilerinin önümüzdeki yılların değişmez konusu olacaktır. Mevcut yerleşim alanlarının tüm atık suları, yağmur sularının toparlanması, dere yataklarının korunması, her türlü kirliliğe neden olacak unsurların bertaraf edilmesi konuları önemli. Kesinlikle bu konu zamana yayılarak ötelenmemeli. Bu lüksümüzün olmadığının yetkililerce göz önüne alınması gerekliliğini yineliyorum.

Ana başlıklarıyla; Suyun kalitesi,kullanma ve içme suyu ayrımı, kullanma suyunun rantabl kullanımı, köylerimizdeki içme sularının klorlanması , suyun adil dağılımı, suyun geri dönüşümü,su yönetimi,geleceği yönetmenin suyu yönetmeden geçtiği, sulama göletleri, su bütçesi, su kaynaklarının korunması, risk yönetimi ve su taşkınları, iklim değişikliği, sel, su envanteri, şehir planlamasında suyun yeri, kayıp ve kaçaklar, evsel atıklar hep birer gündem olabilir. Su üzerine yapılan ve yapılmayan her şey günümüze ve gelecek nesillere kadar sirayet edecek çünkü su konusunda problemin çözümü on yılları alıyor ama güncel olarak yapılması gerekenlerden de ödün verilmemesi gerekiyor. En küçük bir kirlilik nedeni üzerinde durulmaz ve gereken yapılmazsa bu problemi gidermek için yapılacak harcama ve işler belki de yüz kat maliyete neden olacaktır. Kim olursa olsun kirliliğe neden olanlara gereken yaptırımın uygulanacağı ,uygulandığının kamuoyuna her zaman sunulması gerekiyor.

Su rezervlerinin var olup olmaması kadar önemli olan, bu kaynakların korunması konusunda toplumsal hassasiyetlerin geliştirilmesi için toplumsal somut öneriler geliştirilmelidir. Her türlü sıvı, atık yağların doğaya ne denli zarar verdiğinin üzerinde yerel yönetimler hassasiyetle durmalıdır. Yasal düzenleme yapılmış olmasına rağmen maalesef bu konu biraz öteleniyor. Mutfaklarımızda eşlerimiz atık yağları lütfen atmasın. Biriktirip toplama merkezlerine teslim etsin. Çünkü yer altı sularına yaptığı olumsuz etki inanınız dehşet verici.

Suyun korunmasında da yediden yetmişe herkesin sorumluluğu olduğunun toplumumuza yerleştirilmesi ciddi öneme sahip. Kimse israf etme lüksüne sahip değil suyu. Bakanlıklar artık “Bileşik Kaplar” yaklaşımıyla konuya bakmaktadırlar. Tüm körfez ve ilimizin nüfus artışı düşünüldüğünde küresel ısınma katsayısındaki artışın bireysel su kullanım seviyemizin düşürülmesi gerçeğini ötelemiyor. İsraf düzeyindeki kullanımımız yine bizlere olumsuzluklarını yansıtacaktır.

Yakın gelecekte ekonomi hele hele devletler arası ilişkiler ve sonrasında savaşların “Su” üzerine odaklanacağı,suya sahip olan ve koruyanların ayakta kalacağı gerçeği kendisini daha net gösteriyor. Su zengini olmadığımız, hele hele bu denli tehdit altında olan su kaynaklarımızı korumada her bir hemşehrimize ne denli görev düştüğü üzerine daha fazla yoğunlaşmalıyız. Tüm yerel yönetimlere daha hassas ve kararlılıkla kirliliğe neden olan-olabilecek  unsurlar üzerine gitmeleri konusunda toplumsal hassasiyet geliştirilmesi açısından her birimizin yapacağı bir şeyler olduğu, evlerimizdeki bireysel önlemler ile su kullanımımızı ciddi ölçüde düşürebileceğimiz düşüncesiyle sağlıklı günler dileyerek saygılarımı sunuyorum.