Geçen hafta İzmir’deki depreme milletimiz odaklandı. Tek yürek olarak enkaz altındaki insanlarımızı zamanla yarışarak çıkartılıyor. Devletimiz ve STK’lar adeta seferberlik içerisinde kısa sürede yıkılan deprem bölgesine ve binalara ulaştılar. İnsanüstü çaba gösterdiler. Türkiye tek yürek oldu, gelecek olan haberlere odaklandı. Çok üzüldük, yüreğimiz İzmir’de attı.

17 Ağustos 1999 Marmara depreminden günümüze her yönüyle çok şey yapıldı, kurumlar ve STK'lar gerek lojistik gerekse kabiliyet yönüyle modern ekipman ve imkana sahipler. Konunun önemi her geçen gün daha da artan oranda değerlendirilerek çalışmalar yapılıyor. 1999 Depremini Yalova’da yaşayan bir kardeşiniz olarak 4 gün sonra ancak kamunun eli uzanabildi. Çok iyi hatırlıyorum, İzmir’den askeri birlik gelmişti. O zaman rahat bir nefes alabilmiştik. Şehir merkezinde enkaza dönmüş binalarda hala yangınlar devam ederken, hemşerilerimizin enkaz altından gelen sesleri karşısında onlara ulaşamamanın çaresizliği bizleri yıkmıştı. Ellerimizle kazıdığımız enkazlar da beton tabliye bloklarının altına ulaşamamak kahretmişti. Yalova’da özellikle belli alanlarda yoğunlaşan yıkım can kayıplarının artmasına neden olmuştu. Depremin etkilediği alanın çok olması o günün imkanları ve kabiliyeti içerisinde adeta elimizi kolumuzu bağlamıştı. Tablo bu kadar içler acısı idi.

Aradan yıllar geçti… Çok şey yapıldı, çok yol aldık… Yine bir depremin tazeliğini yaşıyoruz. 19 binanın enkaza döndüğü, ağır hasarlı binaların olduğu, hasar tespit çalışmalarının hızla yapıldığı zaman dilimindeyiz. Can kaybı yazımı kaleme alırken 102 idi. Depremin üzerinden 90 saati aşkın süre geçmesine rağmen enkaz altından canlı çıkartmak için adeta Türkiye kilitlendi. Pandemiye rağmen, devam eden artçı sarsıntılara rağmen insanüstü çalışmalar devam ediyor. İnşallah onlara kısa sürede ulaşırız.

Duygu yüklüyüz. Kurtarılan kedilerin minnetkar bakışlarından çok şey görüyoruz. Köpeğin yerini tespit ettiği kedi kurtarma ekiplerinin kucağından adeta kalkmayacak gibi güven duygusu içerisinde. Gözyaşları içerisinde takip ediyoruz…

3 yaşındaki Elif kızımız gibi canların olası depremlerin risklerinin en aza indirilmesi için seferberlik içerisinde çalışmalarımızı daha da artırarak sürdürmemiz içinde bulunduğumuz coğrafyanın zorunluluğudur. Binalarımızın daha güvenli ve modern teknolojiye uyumlu yapılması, eski binaların da Kentsel dönüşüm ile yenilenmesi aciliyet arz ediyor. Afet öncesi, sırası ve sonrasına göre her birimizin yapacağı çok şey var.

Afetlere karşı daha fazla eğitimli ve bilinçli bireyleri yetiştirmeliyiz. Mahalle bazında Gönüllülerin organizasyonuna daha fazla önem verilmeli, imkan ve kabiliyetleri artırılmalıdır. Okullarımızda bence ders olarak konulmalı ve tatbikat-uygulamalar ile desteklenmelidir. İzmir depreminde Elif kızımızın hayata tutunuşunun anlamını daha iyi kavramalı ve buna göre çalışmalıyız. Yazımı yazarken 91. saatte Ayla Gezgin adındaki bir çocuğumuz daha canlı olarak enkazdan çıkartıldı…

Yapılacak çok şey var. Maliyeti ne olursa olsun her şey bir cana bile değer.

Gelecek yazımda bu konuyu daha detaylı olarak ele alacağım… Kalın sağlıcakla…