1960 yılında ‘DEVRİM’ adını verdiğimiz bir otomobil üretmişti Türk mühendisleri, henüz Dünya’da birkaç ülke otomobil üretirken. Değişmeyen gerçek, içimizdeki o günün batı uşakları kendilerine verilen basın köşelerinde acımasızca eleştirilerde bulunuyor, hatta bunun ülkeye bir ihanet projesi olduğunu yazıyorlardı. İşi garantiye almak için de başka bir hain, bilinçli olarak arabanın benzinini koymuyor ve Cumhurbaşkanı bir bayram töreninde gururla bindiği araçtan, kısa bir yolculuktan sonra benzini bittiği için inmek zorunda kalıyor. Ertesi gün basındaki batı uşakları büyük bir zevkle ‘’Devrim yolda kaldı’’ diye manşet atıyordu.

Sonra efsane ‘ANADOL’ girdi Dünyamıza. Zarif, nazik, bizden, etkileyici ve çekici. 1970’li yıllarda seri üretime geçti ve toplam 35.668 adet üretildi. En etkileyici son modeli ise hiç üretilemedi.

Bizim kuşak 70’li yılları çok iyi hatırlar. Anadol yollarda, Fiat ve Reno ile büyük bir mücadele veriyordu. O günlerde Anadol sahibi olabilmek için o aylarca beklemek gerekiyordu.

Malum çevreler yine maşalık görevini yapmaya başlamış, gazetelerde bir Anadol taksinin kaportasını eşeklerin nasıl yediği büyük bir zevkle servis ediliyordu.

O günlerden kalan milli ve yerli özlem olsa gerek, hala sokaklarda bir Anadol görsem, yanına gider ona hayran hayran bakar ve resmini çekerim.

Anadol’da yerli ve milli olmayan siyasetçi ve gazeteciler yüzünden biraz kırgın, biraz üzgün ve biraz da sitemkar bir şekilde sessizce aramızdan ayrıldı.

Bu günlerde uzun yıllar özlemini çektiğimiz yerli ve milli otomobilimiz görücüye çıktı. Türünün teknolojideki son harikası. Yüzde yüz elektrikli. Onu görünce kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Uzun yıllar beklediğim ve kavuşamadığım sevgilime kavuşmanın sevinci kapladı tüm bedenimi.

Şimdiden onu Türk Malı olarak Dünya yollarında bir Türk malı olarak görür gibiyim.

Yine malum çevreler başladı yaylım ateşe. Motoru yok diyor bir zifiri karanlık aydın yazar. Elektrikli kardeşim, pil bataryası ile çalışacak. Egzozu yok, Allah Allah. Kardeşim sen bela mısın hangi ülkenin ajanısın diyeceksin, sonra vazgeçiyorsun, neticede gazeteci.

Ahmet Hakan’ın programına konuk oluyor bir meslektaşımız, Cumhurbaşkanı adayı olmuş bir Yalovalı. Efendim çevre kirliliğine neden olacakmış. Ahmet Hakan dayanamıyor,‘’ Yapma hocam sen fizikçisin, bu nasıl çevreyi kirletecek.” Vallahi pes.

Bütün bu tartışmalar yapıla dursun, benim için bu eser, aziz Türk Milleti’nin eseridir.

Bu eser özgürlüğümüzdür.

Bu eser tarihimizdir

Bu eser geleceğimizdir.

Bu eser yarım kalmış ve şimdi tamamlanmış umudumuzdur.

Bu ve buna benzer onlarca milli ve yerli eseri ortaya çıkartma iradesi gösteren devlet adamlarına teşekkür ederim.

Bu eseri üretmek için bir araya gelen sanayici, bilim adamı ve mühendislerimize teşekkür ederim.

Yakın bir gelecekte her alanda Dünya lideri bir Türkiye’yi göreceğimizden en küçük bir kuşkum yok.