Yıllar geçiyor ve 2020 ortasında hem dünya hem de ülkemiz için zor ve meşakkatli günlerden geçiyoruz. Tüm dünyayı saran bir virüs felaketi halen devam ediyor ve ne zaman gerçek normale döneceğimiz konusu halen çok bilinmeyenli deprem. Bu olağandışı durumdan sonra ülkemizi ve dünyamızı nelerin beklediğini ise kimse bilmiyor, hatta bu durumun getireceği ekonomik - sosyal – kültürel değişimlerin olumlu olumsuz sonuçları konusunda ise ciddi belirsizlikler var. Virüs sonucunda gelinen noktadan sora ekonomik sıkıntıların hatta bazı uzmanlara göre ciddi ekonomik sıkıntıların oluşacağı tezleri de var.

Covid-19 öncesin deki normal hayatımızı yani bir kısmımız için normal hayatımızı özler olduk. Ancak Covid-19 öncesinde de hem ülke içinde hem de sınırlarımızda ciddi problemlerimiz vardı hatta bir savaş halineydik. Üstelik bu savaş şu anada bile devam ediyor ki eskiye nazaran şükürler olsun ki şehit sayısı çok az ki bu bir nebze olsun sevindirici, ancak savaş gerçeği devam ediyor.

Uzun zamandır devam eden, bugünde etkisini sürdüren ne idüğü belirsiz bir bölünmenin – kavganın içindeyiz. Yaşanabilir alanlarımızı sürekli yok ediyoruz, Ülkenin kırsalını ve şehirlerini sanki gelecek nesillere kalmasın istercesine hoyratça talan etmekte üstümüze yok. Yıllardır ekonomimiz hacimce büyüse de, hakça ve halkça paylaşımlarımız küçülmekte. Üretimimiz, sanayimiz gerilerken tüketimimiz ve dış bağımlılığımız katlanarak artmakta. Bireyselleşme ve sorumsuzluk hastalığımız geleceğimizi ipotek altına almakta ve insanı insan yapan temel değerlerimiz bir bir yitirilmekte. Ayrıca maalesef, başarıları, liyakati, örnek insanları, haklının yanında duranları, hakkı söylemeye cesaret edenleri taktir etmek yerine adam sendeciliğimiz giderek travma boyutuna ulaşmakta.

Ezilenlerimiz, çaresizlerimiz, kimsesizlerimiz, sahipsizlerimizin dışında bolca umursamazlarımız, hainlerimiz, yüzsüzlerimiz, onursuzlarımız ve şerefsizlerimiz var. Özetle herkesin sıkıntısı var bunalımı var depresyonu var. Kimliksizleşme var kişiliksizleşme var basitleşme var. Bu böyle giderse çöküş var, çürüyüş var, kokuşma ve parçalanma var. Birlik olma zamanı gelmedi mi, birbirimizi insanca sevme, omuz omuza mücadele etme zamanı gelmedi mi, geçmişte de kötü günler yaşadık ve hep yaşayacağız, ancak tarihinize bakarsak bize “Unutma ki dünya sandığın kadar büyük değildir. Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüz, hırsımız ve bencilliğimizdir…” diye nefsimize seslenen, “Bu yolda nazarımızı sonsuzluğa dikip; büyük yürümek ve büyük ölmek gerek. Bu yolda hırs, diken; benlik ve kibir, engeldir oğul. Sakın ha kendine takılmayasın ve kendinde boğulmayasın. Teklik sadece Allah’a mahsustur, tek başına karara durup hoyrat dünyanın dayanılmaz ağırlığını kaldırmayasın. İşlerini ehil kişilere danışarak tutasın, danışırsan yol alırsın, danışmasan yolda takılıp kalırsın oğul.” diye yolumuzu aydınlatan ,”Bizler nefreti eritmek için, muhabbetin asaletini dünyaya yeniden hakim kılmak için çıktık yola. Bu yolda utanacak bir şeyimiz yoktur. Muhabbet yolunun gizlisi saklısı yoktur oğul.” Diyebilecek kadarda asil, coşku dolu ışık saçan Şeyh Edebali gibi yol önderlerimiz var.

Aslında hep yapmamız gereken, ancak bugünlerde daha da önemli olan geçmişte bizlere ışık tutan güzel insanların öğütlerine değer vererek davranmaya başlamak en doğru yol olacaktır. Ocu, bucu, şucu demeden hiç kimseyi bölmeden hakir görmeden, kendimizi de diğer insanlardan daha üstün ve önemli görmeden, hiçbir ticari ve politik kaygı taşımadan, her kesime ve her insana bu toplumsal sorumluluğunu hatırlatmak ve bu sorumluluğa örnek davranışlar sergilemek olacaktır.

“Vazifen çetin, yükün ağırdır oğul. Hizmette önde ücrette geride olasın. Vazifenin en ağırına talip olmaktan kaçınmayasın. Vazifenin ağırlığı Yaratan’ın kullarına ihsanıdır.” Bilinciyle vazife almayı, sorumluluklarımızı en iyi biçimde yerine getirmeyi en büyük erdem olarak bilmeli herkes.

Her zaman zarif, her zaman cesur, her zaman umutlu ve örnek insanlar olmalıyız. Karmaşa ve kargaşaya kapılmadan kararlı bir biçimde mücadeleye devam etmeli, acele etmeyin, sabredin, dua edin, çalışın, çabalayın. Sizi- bizi bölmelerine, birbirinize düşman etmelerine asla müsaade etmeyin. Sizi siz yapan, bizi biz yapan değerlerden asla taviz vermeyin, sevginizi inancınızı asla yitirmeyin. Her zaman iyiler ve iyilik kazanır bunu asla unutmayın.

Birlikte kardeş gibi yaşamayı öğrenmeliyiz, yoksa birlikte aptal gibi öleceğiz. - Martin Luther King