Ortasını bulamadık bu işin,

Sevincimizin de ölçüsü kaçmış, hüznümüz ’ünde...

Saat saat, anlık zıtlıklar çevrelemiş etrafımızı.

Tepkimiz abartılı.

Vur deyince öldür cinsinden.

 Kadavra görüntüsüne bürünmüş kimi yüzler.

Heyecansız, dermansız.

Canından bezmiş uyuşuk bedenler ortalıkta.

Taşa çalınmış sevdalar.

Dürüstlüğü enayilik,

Hırsızlığı maharet,

Cehaleti saadet gören yamuk bakışlar…

Kimin sesi çok çıkıyorsa onun haklı olduğunu sanan hırpalanmış zihinler.

Bizi hiç olmadık yerimizden avladılar biliyor musunuz?

Zaaflarımızdan…

Mideden bağladılar.

İşkembeden yakalandık anlayacağınız.

Değer yerine fiyat koydular önümüze.

Satın alınamayan hiçbir şey, hiç kimse yoktur ’a inandırdılar.

Vicdan ile cüzdan arasında sıkışıp kalmışız anladık.

Meğer anlam köklerimize vurmuşlar baltayı.

En can alıcı yerimize nişan almışlar keskin nişancılar.

İffet ve haya ’ya isabet etmiş kahrolası kurşunlar.

Çöpten insan toplatmışlar bize.

Anneliği paspas etmeye kalkmışlar.

Şehvetten, hırstan, bir duvar örmüşler kalplere.

Diller yosun tutmuş,

Yürekler soğuk almış.

Bacası tütmeyen betonlara yuva demişiz.

Pansiyona dönmüş evlerde cılız ışıklar.

Zifiri karanlıkta kalmış aydınlık yüzler.

Kula kul olmak nedir bilmezken,

El etek öpmekten yorulmuş dudaklar.

 Hakikati, riyadan bir örtüyle gizlediklerini sananlar bilsin ki,

Hesaplar üstünde bir hesap, yapışır yakalarına.