Bir Milletin geçmişinde istiklal savaşı gibi bir tecrübe varsa ve bu tecrübe her alanda kısıtlı imkanlara rağmen zafere dönüşmüşse, bunu sosyolojinin verileriyle izah etmeniz anlamlıdır, ancak yeterli değildir.

Zamanın şartları dikkate alındığında yokluğun ve yoksulluğun kol gezdiği bir coğrafyada varlık mücadelesi vermenin, sadece sosyolojik boyutu olmasa gerekir.

İnancı imkanından büyük olan bu insanların çilekeş serüvenlerini ve fedakarlıklarını izah edebilecek güçten mahrumum.

Düşmanına şapka çıkarttırmış, insanlık dersi vermiş, her hal ve şartta inancını diri tutmuş, sömürge olmaya itiraz ve isyan etmiş bir milletin bu şahlanışında daha başka özellikler aramak lazımdır.

İnadına ve ısrarla “bağımsızlığı” kendisine karakter özelliği olarak seçmiş şanlı ecdadın faziletini, sadece yakın tarihimizle sınırlı tutmak haksızlık olur. Biz merhum Yahya kemalin ifade ettiği gibi” kökü mazide olan atiyiz.”

Bu vesile ile şartlar değişmiş olsa da aynı ruh ve heyecanı canlı tutmak, toplumun zor zamanlarda bu özelliğinin ortaya çıkmasını sağlayacaktır.

Eskilerin tabiriyle her türlü zorluğa karşı “şerbetli olmak” demektir bu.

Ancak toplumu yöneten ve yönlendirenler,

Fikir ve düşünce insanları, kanaat önderleri, bilinçli insanları bu hassasiyeti gelecek nesillere aktarmanın çabası ile de meşgul olmalıdır aynı zamanda.

Bu ise, kültürel mirasımızı, ders almış olduğumuz nice olayı, bilginin ve aklın süzgecinden geçirerek, her zaman ve şartta, yine aynı inanç, irade ve şuurla nesillerimize sunmak demektir.

 Bu başarıldığı zaman,

Çocuklarımız istiklal mücadelesinin ve zaferinin sadece anma programlarının konusu olmadığını, şanlı bir direnişin parlayan yıldızı olduğunu fark edeceklerdir.

İçinde bulunduğumuz salgın hastalıkla mücadele sürecini her türlü aksaklık ve noksanlıklara rağmen kazanmak irademizi ortaya koyduk. Bu konuda daha bilinçli ve kolektif hareket edebilen bir vatandaşlık anlayışının önemi ise yeniden kendini hissettirmiştir.

Buda gösteriyor ki “eğitim” sadece okulun meselesi değil, tüm hayatı kuşatan bir kavramın adıdır.

Ancak toplumlar, böylesi durumlarda refleksleri ve yaşadıklarından ders çıkarmalarıyla gelecekteki benzer sorunları tanımlar ve çözebilirler.

Bu bilincin oluşmasında en büyük engel ise, sorumsuzluk, bencillik, umursamazlık ve saygısızlıktır.

Biz, günün birinde bu virüsü yener ve özlediğimiz güzel günlere yeniden kavuşabiliriz Allah’ın izniyle.

Ancak “bilinçsizlik ve sorumsuzlukla” mücadeleyi de sorgulamalıyız.

TEŞEKKÜR

Bütün bu olumsuzlukların arasında nice güzel ve anlamlı hareketlere sevinerek şahit oluyoruz. İsimlerini bildiğimiz bilmediğimiz bu kahramanlara minnet ve şükranlarımı sunmak isterim. Doktorlarımız ve Sağlık çalışanlarımız, emniyet güçlerimiz, Din görevlilerimiz, öğretmenlerimiz, basın mensupları, Sivil toplum kuruluşları ve münferit olarak sorumlu ve duyarlı tüm vatandaşlarımıza şükran duygularımı ifade etmem gönül borcumdur.

Ayrıca, İlimiz Şehit Sercan Yazar Anadolu Teknik Meslek Lisesi öğretmen ve öğrencilerinin salgın hastalıkla mücadele sürecine, ürettikleri altmış ton dezenfektan ve hijyen malzemesi ile katılmış olmalarını ise çok anlamlı ve değerli buldum.

Malum olduğu üzere, zor zamanlarda ülkesi ve milleti için bir şeyler yapabilme şuuru içinde olmak takdire şayan bir husustur. Bu sebeple, Okul müdürümüzün, değerli öğretmenlerimizin ve fedakâr öğrencilerimizin ellerine, emeklerine, yüreklerine sağlık diyorum.