Günümüzde haram, helal, meşru gayri meşru hassasiyetlerimiz iyice köreldi. Günah işleme eskiden çok ayıp sayılırken, şimdi iftihar konusuna dönüştü. Kişi yaptığı gayri meşru kazançlarla övünmeye ve bunun bir başarı olduğunu övünerek anlatır oldu. Modern hırsızlıklar uyanıklık ve yetenek haline dönüştürüldü.

İşin garip olan tarafı ise, hırsızlıktan, yolsuzluktan, adam kayırma ve torpilden en çok şikâyet edenler aslına bu işin baş aktörleri. Elde ettikleri gayri meşru kazançları yeterli görmeyip, bu eleştiri baskılarıyla bir yerlerden daha büyük meblağlara ulaşma hırsı ile doyumsuzlar toplumda yaygınlaşır oldu.

Tabii ki bu tip insanlar her dönemde olmuştur. Çok kaliteli, hak, adalet, meşru vasıflarını kendinde toplamayı birinci görev görenler olduğu gibi, tam tersine bir hayatı yaşayanlar da vardır. Bunlardan bir örneği sunmak isterim.

Rivayete göre Şam valisi Esat Paşa ekonomik kriz yaşar, hazine boşalır. Büyük sıkıntıya düşer. Danışmanları çare olarak Şam’daki dokumacılara fazladan vergi koymasını tavsiye eder. Bu tavsiye üzerine Esat Paşa danışmanlarına Böyle bir vergi koyarsak ne kadar gelir elde ederiz? sorar

"Elli veya atmış kese altın elde ederiz" derler. Bunun üzerine Esat Paşa "Bu insanlar zaten zar zor ayakta duruyor. Bu vergiyi nasıl ödeyecekler?" diye sorar. "Evlerindeki altınları ve mücevherleri satarlar Paşam” diye cevap verirler.

Esat Paşa bu yönteme ikna olmaz. Kendi düşüncesini uygulamaya karar verir. Ertesi gün Paşa Defterdarı gizlice çağırır ve gece karanlığında buluşur. Paşa "Defterdar Efendi! Bize ulaşan bilgilere göre özel hayatında inanç ve göreve aykırı davranıyor ve evinde içki içiyor ve defterdarlıktan elde ettiğin gayri meşru paraları içki yoluna veriyormuşsun. Bu durumu İstanbul’a bildirmem gerek. Ancak önceden seni haberdar edeyim dedim" der.

Bunu duyan defterdar paşaya yalvarmaya başlar.

İstanbul’a haber vermemesi için paşaya 1000 mecidiye vermeyi teklif eder. Paşa kabul etmez. Defterdar iki katını teklif eder. Paşa yine kabul etmez. Sonunda 6 bin mecidiyede anlaşırlar. Sonraki gün Esat Paşa Kadı efendiyi davet eder.

"Kadı Efendi! Rüşvet aldığın ve makamını şahsi menfaatin için kullandığına dair güvenilir kaynaklardan elimize bilgi ulaştı" der.

Bu sefer Kadı Efendi paşaya yalvarmaya başlar. "Aman efendim beni görevimden almayın, insanlara rezil olurum” diyerek müftü efendi gibi Esat Paşa ile pazarlığa başlar. Kadı ile de 6 bin mecidiyede anlaşırlar. Sonra sırasıyla karakol komutanı, esnaf ağası ve büyük zenginleri tek tek davet eder. Bu operasyonun sonunda Esat Paşa tam 200 kese mecidiye altını toplar.

Arkasından danışmanlarını çağırır "Şam halkına vergi koyduğumu falan duydunuz mu?" diye sorar. "Hayır paşam duymadık" derler. "Bakın hiçbir vergi koymamama rağmen 50 yerine 200 kese mecidiye altını topladım" der.

"Bunu nasıl yaptınız Paşam?" diye sorduklarında “Kuzuların derilerini yüzmektense koçların yünlerini kırkmak daha iyidir” der.

Bugün de aynı o dönemdeki Esat Paşa gibilere ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Yolsuzluk, adam kayırma gibi şikayetlerle ağlayanları önce takip etmeli, bunların kazanç ve adaletsizliklerinde bir sorun varsa önce bu insanlardan başlaması lazım paşanın. Sonra da tüm katmanlardaki yolsuzluk ve adaletsizlikleri gidermemiz gerekir. Bu haramzadelere fırsat verdikçe oburlaşıyorlar, doyumsuz oluyorlar.

Allah bu tiplerden milletimizi ve devletimizi korusun.