Bu günkü yazımızda tarihimizde insan eğitiminde sembolik davranışlarla insanlara verilen ders ve eğitime bir örnek vermek istedim. Eskilerimiz sembolik anlatımlarla anlattıkları konuları bir seferde insanın başına sokmayı başarırlardı. Bu sembolik anlatımlar aynı zamanda bir ders verici özelliğe de sahipti. Bu konuda Şemsi Tebrizi’nin bir hikâyesini nakledelim.

 

Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî'ye sapık fikirli insanlardan bir grup geldi. Sual sormak istediklerini bildirdiler. Mevlânâ hazretleri bunları Şems-i Tebrizi’ye havale etti. Bunun üzerine onun yanına gittiler.

Şems-i Tebrîzî hazretleri mescit de, talebelere bir kerpiçle teyemmüm nasıl yapılacağını gösteriyordu. Gelen felsefeciler üç suâl sormak istediklerini belirttiler, Şems-i Tebrîzî; Buyurun Sorun dedi.

İçlerinden birini başkan seçtiler. Hepsinin adına o soracaktı. Sormaya başladı:
Allah var dersiniz, ama görünmez, bize gösterirsen inanacağız.

Şems-i Tebrîzî hazretleri; Öbür sorunu da sor! buyurdu. Adam; Şeytanın ateşten yaratıldığını söylersiniz, sonra da ateşle ona azâb edilecek dersiniz. Hiç ateş ateşe azâb eder mi? dedi.

Şems-i Tebrîzî; Peki öbür sorunuz nedir? Der. Adam; Âhirette herkes hakkını alacak, yaptıklarının cezâsını çekecek diyorsunuz. Bırakın insanları canları ne istiyorsa yapsınlar, hayatlarını kısıtlamayın, dedi.

Bunun üzerine Şems-i Tebrîzî, elindeki kuru kerpici adamın başına vurdu. Soru sormaya gelen adam, cevap yerine bu darbeyi alınca, derhâl zamânın kâdısına gidip, dâvâcı oldu.

Kadıya durumu anlatıp; ‘ben üç soru sordum, o başıma kerpiç vurdu’ dedi. Şems-i Tebrîzî; Yanlış efendim, ben ona sâdece cevap verdim buyurdu.

Kadı bu işin açıklamasını istedi. Şems-i Tebrîzî şöyle anlattı; efendim, bana Allahü Teâlâ’yı göster de inanayım, dedi. Şimdi bu felsefeci, başına vurup kendini acıttığımı söylüyor, ağrısını göstersin o zaman, biz de ağrıdığına inanalım.

Davacı, şaşırarak; ağrıyor ama gösteremem, dedi. Şems-i Tebrîzî; işte Allahü Teâlâ da vardır, fakat görünmez. Yine bana, “Şeytana ateşle nasıl azap edileceğini” sordu.

Ben buna topraktan yapılmış bir kerpiçle vurdum. Toprak onun başını acıtmış diyor. Hâlbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı. Nasıl toprak toprağı acıtabilir?

Yine bana; “Bırakın herkesin canı ne isterse onu yapsın. İnsanları ahiretle tehdit edip hayatlarını kısıtlamayın, insanın yaptıklarından dolayı ahirette ceza olamaz” dedi. Benim canım da onun başına kerpici vurmak istedi ve vurdum. Niçin hakkını arıyor?

Aramasa ya!

Bu dünyada küçük bir mesele için hak aranırsa, o sonsuz olan âhiret hayâtında niçin hak aranmasın?

Diyerek cevap verir.

Hakim bu cevap karşısında adama dönüp, başka diyeceğin var mı? Diye sorar. Adamın verecek cevabı kalmaz.