Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin bir cümle kurdu, “İsteyen veliler için kız ve erkek okullarını ayırabiliriz”. Bu cümle memleketi ayağa kaldırdı. Tartışmaları hala sürüyor. “Efendim bu ülke laik, nasıl olur kızla erkek okullarını ayırırsınız. Yok bu yobaz düşünceyi kınıyoruz. Açamazsınız, açmanıza asla müsaade etmeyiz. Bakanın ağızından bu cümlelerin çıkması bir facia” gibi ne dediğini bilmeyen sarhoşça cümleleri ve tepkileri gördük, görüyoruz.

İşin en garibi de, düşünce özgürlüğü, özgür yaşamı dilinden düşürmeyen sahtekarlardan bu cümlelerin çıkması daha acı. Aslında acı değil, bazı saf Müslümanların, ‘ülkemiz demokratikleşti, herkes istediği gibi düşünür, istediği özgürlüğü yaşayabilir’ diye inanması en acı olanıdır. En küçük bir düşüncenizi paylaştığınızda hortlayan bu özgürlük düşmanlarının eline fırsat geçse bir günde farklı düşünceleri, özellikle İslam ve Müslümanları imha için her şeyi yaparlar.

Yüzde 9’u Müslüman olan bir ülkede, inancım gereği kız çocuğumu kız okulunda, erkek çocuğumu erkek okulunda okumasını istememden daha doğal ne olabilir?

Bu benim inancım ve özgürlük anlayışım ise, kimseye de bir zararı yoksa buna bu ülkede bu güne kadar saygı göstermeyen, tahammülsüz din düşmanlarıyla her türlü mücadeleyi yürütmem Müslüman olarak benim görevimdir. Bu hasarlı düşünce sahiplerinin bunca özgürlüğün geliştiği ülkemizde hala var olması, bunların pusuda bekleyen düşünce düşmanları olduklarının işaretidir.

Eğer aileler istiyorsa, kız ve erkek çocukların okullarının ayrı olmasını istemesi çağ dışı bir düşünce olabilir mi?

Önce bunu da masaya yatıralım. Ülkemizde her türlü ahlaksızlığa Müslümanlar olarak biz anlayışla sabır gösteriyor muyuz?

Evet gösteriyoruz. Mesela sokaklarda yatak kıyafetleriyle dolaşanlar, vücudunu teşhir edip sokakta, markette, toplu araçlarda kısaca her yerde bu kıyafetlerle dolaşanlar beni rahatsız ediyor. Çünkü inancıma aykırı tarzlar bunlar. Eee, ben müsamaha gösteriyorum bunlara. Bunlar kim oluyor ki benim çocuğumun erkek okulunda mı, kız okulunda mı okuyacağına karar verecekler. Bu din düşmanları, ahlak düşmanları, düşünce düşmanları, tahammülsüz, geri kafalı, görgüsüz, orman vahşiliği ile yetişmiş tipler bu kadar serbest benim inancıma saygısızlık gösterememeli.

Kudüs ziyaretimizde, Ağlama Duvarı ziyaretimizde o Yahudiler ki, bu gün dünya ekonomisini, bilim ve teknolojisini, siyasetini ve her türlü gücü elince bulunduran bu millet, kadın ve erkekleri ayırmışlar. Erkekler ayrı yerde, kadınlar ayrı yerde ziyaret ediyorlar. Okulları da ayrı. Gelişmiş Avrupa ülkelerinde kız ve erkek okullarının ayrı olduğu bir çok ülke var. Bu ülkelerde aydınlarında, modernlerin de bir sorunu yok. Herkes saygısını gösteriyor. Bizim ülkemizdeki bu saldırganlar bu cesareti nereden alabiliyor?

Yirmi yıllık iktidar, her türlü düşünce özgürlüğünün önünü açmış, toplumda bir rahatlama sağlamıştır. Ancak bu özgürlükler Müslümanların taleplerine cevap vermediğini bu son olay ile anlamış bulunuyoruz. Mesela çocuklarına okullarda yoğunluklu din eğitimi vermek veya okulların ayrılmasını talep etmek ve bunu sağlama konusundaki talepler bu güne kadar gündeme gelmemiştir. Gündeme getirmek için rahata kavuşan Müslümanların da uyuduklarını gördük. Kız ve erkek okullarının ayrılmasına karşı duruşlarıyla ortalığı karıştıranlara, Müslümanlardan cılız tepkiler gösterilmiş, bakanın yanında durup destek verenlerin yok denecek kadar az olması da bir rehavetin ve doyuma erişmişliğin işaretidir.

Bu ülkede her inanç sahibi inancının gereğini talep etsin, gereği de yapılsın elbette. Ama konu Müslümanlara geldiğinde azınlıkların, inanç düşmanlarının bu hoplamalarına da gerekli ders verilmelidir. Toplumun neredeyse tamamı Müslüman olan bir ülkede birilerinin çıkıp böyle pervasızca karşı koymalarına müsaade edilmemelidir. İnancımıza göre okulların düzenlenmesi elbette doğal hakkımızdır.

Bu uyuyan kanser hücreleri eğer iktidarı ele geçirseydi, Türkiye’nin gireceği süreci hayal bile edemiyorum. Bunlar daha iktidara gelmeden memuru, siyasetçiyi, dini inanç ve kurumlarını, kısaca her kesimi tehdit ediyorlardı ve yapacaklarını saklamıyorlardı.

Allah korumuş bu şer güçlerden bizi. Ama uyuma zamanı olmadığını da bu son olaydan anlamış olduk, uyumayalım…