Türkiye Süper Ligi'nde son haftalara yaklaştıkça ilginç sonuçlar alınmaya devam ediyor.

Fenerbahçe, Giresunspor'la 1-1 kaldığı ya. Zor durumdaki takımla. Küçümsenmez asla, oynayacak tabii ki de bırakın 'Kim için oynadınız' laflarını. Sen güçlüysen yenmelisin. O da bu maçta.

Üç takım var şampiyonluk yarışında GS, FB ile BJK. Son düzlükte Beşiktaş atağa kalktı.

Daha çok sular akacak.

Lider Galatasaray, Başakşehir ile karşılaştı. İlk yarıdaki 7-0'lık durum var. Başakşehir, sahaya puan almak için çıktı. Giresunspor gibi maça asılmak, pua çıkarmaktı amacı. Ama olmadı. Karşılaşmadan 1-0 mağlup ayrıldı.

Kendi durumu ne olursa olsun. Futbol bundan güzel ya.

Tesadüf mü, rastlantı mı, beklenen mi, olması gereken mi, istenen mi?

Bilemiyorum.

Şu bir gerçek. Şampiyonluk adaylarından biri yenilirse, puan kaybediyorsa. Bir gün diğer şampiyon adayının başına gelir. Gülmeye, kınamaya, dalga geçmeye gerek yok ki. Her şey sahada.

Gelelim hakeme. Bahattin Şimşek daha iyi maç yönetti. Kondisyonu harika, iyi yer tutuyor.

İki penaltı var, biri Fenerbahçe'nin aleyhine bir de lehine. İkisini de es geçti.

VAR ne iş yapar ?

'Aman benden bilmesinler', 'Ya cezaya girersem' eyyamcılığı başka bir şey değil?

Neymiş penaltı hakemin takdiri imiş. Yıllardır şu takdir sözcüğü hep yanlış kullanıldı. 'Hakem isterse verir isterse vermez' anlamına getirirler.

Külliyen yalan, iftira.

Golle sonuçlanma ihtimali varsa. Yabana atılamaz ki adaletse isteğiniz. Hem de orta sahada gayet rahat düdük çalınan pozisyonlara, penaltı verilmiyor. Kurtarsana hakemi ey VAR. İşin garibi ne itiraz eden var ne de yaygara yapan. Bana da yazmak düşer, açın bakın görüntüleri görürsünüz.

Bahattin'e birkaç tavsiyem var. Daha güzel olması için. Önceki akşam Mete, faul işareti verirken koluyla yönü gösteriyor. Gereksiz, zaten sırtın rakip kaleye dönük. Ne tarafa faul kararı verdiğin de belli.

Kolunla uğraşmak niye?

Hal böyle olunca konsantrasyon kaybı, VAR'a git sonra da bariz gol şansı desin, izle, at oyuncuyu koskoca FİFA hakemi. Sonu Ali Palabıyık gibi olacak.

Geleyim Bahattin'e faulü yakaladın, tam da sarı kartlık hareket.

O ne yaptı?

Kameralara sırtını döndü, eğildi yeri çiziyor. Sırası mı, zamanı mı?

Neresi olduğu belli. Geldi futbolcunun biri 'sarı kart göstersene' işareti yaptı. Şimşek de 'Yahu bir dursana, sabırsızlanma' kol hareketiyle yanıt verdi. Sarı kart gösterdi. O futbolcu sanki verdirtmiş gibi oldu, kahraman oldu. Niye ona bu fırsatı veriyorsun ki?

Kart göster, sonra da yeri çiz. Mantık bu, hatta en düzünden mantık.

Bir lafımda İrfan Buz'a. Heyecanlısın tamam. Takımın 1 puana çok yakın tamam da. O muhteşem bacaklarını açıp, topun geçmesine niye izin verirsin ki. Maç topu lafı da kalmadı. 20 tane top kenarda. Ne kazandın böyle yapmakla, kocaman bir hiç. Valla çözemedim, anlayamadım daha doğrusu yakıştıramadım. Gözümün önüne, sıfatı hoca olan biri geldi. O da aynı şeyi yapardı.

Amacın ne?

Gündeme oturmak mı, şöhret mi, daha fazlası mı?

Kenar karıştı, iten kakan, sarı kartlar havada uçuştu. Bir de 'Ben ne yaptım ki' hareketi yaptın. Ne yaptığın belli de, ne yapmadığını söyleyeyim. Durdur, ayağınla ver topu rakibine. Zaman geçirdi, ilave etti haliyle hakem. Islıklar filan, o uzayan zaman diliminde takımın gol yeseydi. Suçu da, topu da hakeme atacaktın, insanları yanlış yönlendirecektin de mi?

Ne geçti eline toptan başka?

Var mı olurunu yapmaktan daha güzeli.

Kısaca lig bitmedi, şampiyon belli değil. Üç bilinmeyenli denklem, böyle biline…