Bugünlerde sıkça duyar olduğum mağdurum da mağdurum söylemlerinden sonra ‘Mağduriyet nedir?’ diye gugulladım öncelikle.

Mağdur: Haksızlığa uğramış (kimse), kıygın, suçtan ve haksız eylemden zarar gören kişi. Diğer birkaç yabancı dilde de ‘Unjust treatment. die Benachteiligung’ diye geçiyor. Yani mağdurluk kurumlar ya da kişilerce adaletsizliğe uğratılmış zarara uğratılmış veya diğer bir deyimle zulme uğramış kişiler ve kurumlar için kullanılabilir.

Ancak ne yazık ki hemen her şeyin bozulduğu, anlamsızlaştırıldığı ya da içinin boşaltıldığı bu çağda mağdurluk da sıkça suiistimal edilen bir kavram oldu çıktı.

Hemen herkesin dilinde bir mağduriyet edebiyatı olunca artık mağdur olmanın da gerçek anlamı sıradanlaşmış bir hal aldı. Haklı olsun olmasın; gerçek olsun olmasın herkes bulabildiği tüm mecralarda mağdur olduğunu avazı çıktığı kadar bağırıp duruyor. Kim mağdur, kime göre mağdur, neye göre mağdur aslında tüm bunların bir ölçüye dayanması gerekli değil midir? Yani herkes kendi fikrine, kendi arzusuna göre kendini mağdur ilan ederse bu işin sonu nereye varır acaba? Her kişi kendi arzusu isteği yerine gelmediğinde kendini mağdur ilan eder ya da öyle iddia ederse ciddi bir kaos ortaya çıkmaz mı?

Peki burada ölçümüz nedir? Ya da gerçekte ölçü ne olmalıdır? Ölçü hukuk sistemidir. Ölçü adalet sisteminin doğru biçimde işletilmesi ve uygulanılmasıdır. Mağduriyeti düzeltecek ya da tescil edecek makam adaleti yerine getirecek olan hukuk sistemidir. Hukukun adilane işletilmesi ve uygulanması adaletin ikame edilmesi tüm mağduriyetleri engelleyebilecek tek makamdır. Zaten hukukun görevide budur.

Hukukun üstünlüğü de aslında adaleti ikame edip mağduriyetleri engelleyecek tek güç olduğu için önemlidir. Hangi sistemde olursa olsun Kitaba riayet şarttır. Müslümanlar için de zaten kişilerin fikirlerinden daha çok Kur’an hükümleri önemlidir. Yani ister halife olsun, ister sultan, isterse başka bir yönetici asıl ölçü kitaptır. Ya da isterseniz beşerî hukuk sistemleri de olsun öncelikle kitabın ve kuralların doğru adilane uygulanmasıdır. Aksi durumda herkes kendi fikrine ve durumuna göre kendini mağdur ya da mazlum ilan eder. İşler içinden çıkılamaz duruma gelinir.

‘Adalet, evrenin ruhudur’ der Ömer Hayyam.

‘Medeniyetin ilk şartı adalettir” der Freud

‘Devletin hazinesi adalettir” der Konfüçyüs