Bu Kurban Bayramı’nda Merhamet Teşkilatı İnsani Yardım Derneği ile Afganistan’a gittik. Özbekistan sınırına yakın, çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Şibirgan şehrinde kurban kesimi, su kuyusu açılışı, gıda ve nakit yardım dağıtımı faaliyetlerinde bulunup, bir hafta sonra yurdumuza döndük.

Şibirgan’da Merhamet Teşkilatımızın temsilcisi de var. Bu şehirde 200 öğrencinin eğitim aldığı Yetim Destek ve Eğitim merkezimiz de bulunuyor. Faaliyet merkezimiz de bu okulumuzdu.

Bu yıl 250 hisse kurban kesimi yaptık ve 3.5 kilogramlık paketler halinde yaklaşık 1500 aileye takriben 5.5 ton et dağıtımı yaptık. İhtiyaç sahiplerinin evine konuk olduk. Suyun ne anlama geldiğini, elektrik, tv, internet ne demek olduğunu tam olarak kavradık. İş bulabilme, çalışma, hastane, okula gitme, ev düzeni gibi hayatın her alanını kapsayan her şeyi yeniden tanımlayarak gördük. Sonuç tek kelime ile, hüzün verici.

Şehirde yol var, asfalt yok. Çukurlardan sallana sallana ilerliyorsun. Ortalama evlerin yüzde 90 çamurdan yapılmış mağara tarzı evler. Fakirlerin tek oda, biraz zenginler çift odada oturuyor. Elektrik şehirde var evlerde yok. Gücü olan evine elektrik alıyor. Aynı avluya açılan evlerde seyyar kablo ve seyyar televizyonla dönüşümlü haber ve TV izliyorlar. Sıcakta çamur evin içine, serinde kapıdaki kilim üzerinde zamanlarını geçiriyorlar. Toprakları verimli olmadığı için tarım yok, hayvancılık yok denecek kadar az. Çünkü ot yok. Çalışacakları iş olmadığı için, paraları yok. Alışveriş imkanları da yok. Çok basit gündelik işlerle hayata tutunuyorlar. Kavun ve karpuz kabuklarını kurutup çorba yapan da var.

Dağıttığımız etleri güneşte kurutup, yıl içerisinde önemli zamanlara ayırıyorlar. Su ihtiyaçlarını şehrin belli yerlerine hayırsever STK’ların açtıkları su kuyularından sağlıyorlar. Mesela bizim yakınımızda şahit olduğum bir su kuyusu sabah ve akşam serininde belli saatlerde açılıyor ve bidonlarla gelen insanlar sırayla sularını alıp dönüyorlar.

Zenginlerin kendi özel su kuyuları olanlar da var. Su kuyusu olan bir evde kiracıysanız, kiranız iki kat yüksek oluyor, çünkü lüks bir evde oturuyorsunuz. Çocukların büyük kısmı imkansızlıktan okula gidemiyor. Çamur evlerin çoğunda imkânsızlık nedeniyle kapı pencere yok.

Taliban rejimi güvenliği sağlamış, rüşvet, aracılık, kenevir ekimi gibi sorunları ortadan kaldırmış, medyada bahsedildiği gibi Taliban’ın kadınlara ve topluma baskısını göremiyorsunuz. Hayat normal akışında. Şu anda kadınların okula gitmesi yasaklanmış, geçici mi, kalıcı mı onu da zaman gösterecektir.

Gıda ve ihtiyaç dağıtımları çok zor. Gittiğiniz bir ailenin hemen komşuları önünüzü kesiyor, kendi evlerini kontrol etmenizi ve yardım etmemizi istiyorlar. Savaş mağduru ve engellisi çok insan var. Gücümüz nispetinde engelli arabası dağıtımları yaptık ki, şahıslar yeniden doğmuş gibi sevinç duydular. 

Başlık parası tek geçim kaynağı. Kızlarını 8-10 bin dolara başlıkla veriyorlar. Bu nedenle Taliban’a 120 dolar maaşla başlık parasını biriktirmek için savaşan şehit olan, sakat kalan birçok genç evlilik hayallerini de kaybetmişler. Bir Afganlı için en büyük hayal, Türkiye’de 8-10 yıl çalışıp biriktirdiği para ile ülkesinde evlenmek ve bir iş kurmaktır.

Anıların duygusal tarafını yazıyla ifade edemediğim için o kısmına girmeyeceğim. Ama biz cennette yaşadığımızın bile farkında olmayıp, hala avaz avaz bağıran insanları gördükçe, nankörlüğün ne anlama geldiğini de daha iyi anlıyorum.

Sağlıcakla kalın.