Kendimizle iyi geçinmek hayatla iyi geçinmektir. En doğrusu ile en zoru arasında gidip gelir hayata olan bakış açımız. Biz her ne kadar adımlarımızı en doğruya atma çabasında olsak da hayat aslında bize planladığımız yerden değil, kendi istediği doğrultuda akacaktır.

Her şeyi kontrol altına alabilme şansımız yok tabi. Fakat değer yargılarımızı kontrol altına alırsak daha güzel ilerleriz hayatta diye düşünüyorum. Örneğin, dürüstlük kuralı en başta gelen, her evrede bizi ayakta sağlam tutan güçtür. Biz bunun için önce kendimize dürüst olup, hatalarımızı kabul edip oradan devam edersek her şey daha berrak akacaktır. Belki kabullenmektir bunun adı. Hatamızı kabullenmek. Eleştiriye açık olmak. Kimilerimiz için yol gösteren bir ışıkken, kimilerimiz için ışığımızı söndürmektir eleştiri.

Bazı insanlar bir türlü kabullenmek istemez hatasını ve bununla beraber eleştirilere açık olmaz. Oysa çevremizden gelen doğru eleştiriler, bizi bir adım öteye taşır. Fakat biz insanlar, yanlış anlamaya çok müsaitiz. Birisi bizi eleştirdiğinde bin bir türlü acabalar arıyoruz altında.

Sözün özüyle hatalarımızı kabullenme ve eleştiriye açık olma hususunda daha sağduyu ile yaklaşırsak kendimize, eylemlerimizin karşılığı bize daha berrak akacaktır.

Bir de şuna değinmek istiyorum: Zamana yolculuk ederken kendi iç dünyamızda, aslında birçok şey bizi yolumuzdan çevirirken bazı şeyler de bizi yolumuzda güçlendiriyor.

Sağlam ayakkabılarımızı sol yanımıza giydirip yola çıkınca, başarılar kaçınılmaz oluyor. Yeter ki kendi zamanımızı iyi yönetelim.

Hayata bakış açımız, yönümüzü belirliyor. Hayat akışımız bize müdahale ederken, bizim onu nasıl karşıladığımız önemli aslında.

“Hayatın özü nedir?” diye sorsak hepimiz farklı cevaplar veririz. Sağlık, huzur, metanet, hoşgörü, sabır…

Unutmamak gerek bu çemberi.