Bu Cuma günü tüm Türkiye’de Diyanetin hutbesini ağızına dolayıp, bu fırsatla İslam’a saldıran güruh, bu cesareti nereden alıyor acaba?
Kuran ve sünnette açık bir şekilde Müslümanın hayat tarzının şekli şemali bellidir. Asırlardan beri de bu hayat tarzına göre Müslümanlar yaşamaktadırlar.
Ülke olarak %99’u Müslümanlardan oluşan bir ülkeyiz. %1’lik gayrimüslim, dinsiz, ateist, Hristiyan, Yahudi vs. dinlere mensup insanlar da yaşamaktadır. Bu %1’lik kesimin içinden bazı seviyesizler çıkıp %99’u Müslüman olan dini ve bu dinin mensuplarını dengesizce eleştirebiliyor. Bu ahlaksız kesim toplumu dinsizleştirme adına yüz yıldan, hatta yüzlerce yıllardan beri her kulvarı kullanıp çalışmaktadırlar. Ülkemizde de oldukça başarılı olduklarını ifade edebiliriz. Ancak bu ilerleyiş, Müslümanların dini inançlarına saldıracak kadar cesaret veriyorsa, burada bir tehlike var demektir.
Müslümanların uysallığı, demokratik yaklaşımı, başka insanların düşünce ve inançlarına saygıları, inançsızlara verdiği cesaretle bu taşkın ve seviyesiz tepkileri doğuruyor olsa da, gerektiğinde gerekli cevabı verecek iradelerinin olduğunu da unutmamaları gerekir.
Ülkemizde bu saldırganların beğenmediği hutbede nelere vurgu yapılmış bir göz atalım. Türkiye Kadın federasyonu hutbe için; “Bu yaklaşım, kadınları ötekileştirir, şiddeti körükler ve genç kuşakları baskı altına alır, Atatürk’ün Diyanet’i kurarken ortaya koyduğu toplumu çağdaşlık, akıl ve bilimle aydınlatma vizyonunu yok saymaktadır. Diyanet, Atatürk’ün mirasına sadakat göstermek yerine, halkın yaşam tarzına müdahale eden ve özellikle kadınları hedef gösteren söylemlerle anayasal suç işlemeye devam etmektedir” ifadelerini kullanan bu anlayış tahammülsüzlüğün ve saptırmanın en belirgin örneğini ortaya koymuştur. Atatürk’ün kurduğu diyanet toplumun dini inanışlarını yok etmek amacı mı taşımaktadır?
İslam’ın belirgin prensiplerini bilimsellik, akıl ve çağdaşlığa aykırı göstermek bir beyin çürümesidir. Böyle saçma ifadelerle hem Diyanetin kuruluş amacına, hem Müslümanların inancına saldırı dışında bir bakış delildir.
DİB’in Cuma Hutbesinde “Allah’ın insana bir emanet olarak verdiği bedenin teşhir edilmesi, tesettüre uygun olmayan elbiselerin giyilmesi haramdır. Aralarında dinen evlenme engeli olmayan bir erkek ve bir kadının baş başa kalması ya da ev arkadaşlığı adı altında bir arada bulunması haramdır.” Zinanın "yuvaların dağılmasına sebep olan, gençlerin umutlarını karartan, hayallerini yıkan apaçık bir hayasızlıktır. "Zina; toplumun ahlaki değerlerini kökünden sarsan, maddi ve manevi birçok hastalığın yaygınlaşmasına zemin hazırlayan çirkin bir davranıştır" vurgularına takılan tahammülsüzler, her fırsatta demokrasi ve fikir hürriyetinden bahsederken, Müslümanın yaşam tarzı ve inancına, dini kurumuna asla tahammül edemedikleri görülmektedir.
Hutbede, "İster gerçek hayatta ister sanal âlemde, isterse yazılı ve görsel medyada kişiyi zinaya götüren söz, tutum ve davranışların tamamı haramdır. Flört, dost hayatı, arkadaşlık, kaçamak, aldatma’ gibi kavramlarla bu büyük günah asla masum gösterilemez. Flört, dost hayatı, arkadaşlık, kaçamak, aldatma’ gibi kavramlarla bu büyük günah asla masum gösterilemez. ‘Gönül ilişkisi, yasak aşk, gençlik hevesi, düzeyli birliktelik’ gibi sözlerle zinayı meşrulaştırmak, harama giden yola kapı aralamaktır. ‘Çapkınlık’ denilerek övünülen şey, esasında bir zinakârlıktır. İnsanın namusuna göz dikmektir, haramdır. Hele hele özgürlük adıyla bütün dünyaya dayatılmaya çalışılan ve Lût (A.S.)’ın kavmini helake sürükleyen eşcinsellik ise Allah’ın lanetlediği bir sapkınlıktır, haramdır, büyük bir günahtır.”
Hutbede bahsi geçen bu konular Cuma günü cami içinde camiye gelen Müslümanlara okunmuş veya vaaz edilmiştir. Camiye gelen Müslümanların bu açıklamalardan bir rahatsızlığı olamaz, olmadı da. Camiye gelmeyen, İslam’a inanmayan cami dışındaki bu dengesizlerin beyanları Müslümanların özel hayatını dinleme ve bu hayata saldırıdır. Kaldı ki bu açıklamalar cami dışında da Müslümanların katıldığı her etkinlikte yıllardan beri çok rahat konuşageldiği ve konuşmaya devam edeceği konulardır. Bu dini hayat tarzı bu gün ihdas edilmiş bir konu değildir. Asırlar boyunca bu kurallara inanır ve bu kuralları yaşamaya çalışırız. Kendilerine kemik atılmayan bu kesimin Müslümanların camisine, hutbesine, inancına, dini kurumlarına dil uzatması, en basit ifadeyle ahlaksızlıktır. Müslümanlar olarak bu tür dengesiz ifadelere asla müsaade edemeyiz, hoşgörü ile bakamayız. Biz onların hayat tarzına karışmadığımız gibi, çağdaşlık maskesine sığınarak Müslümanların kutsallarına kimseyi karıştırmayacağımızı bilmeleri gerekir.