Herkese Merhaba öncelikle, güzel günleriniz olsun bu hafta. Mutlu olun İnşallah. Böyle tatsız bir konu ile adım atmak istemezdim. Manşet hayatımın ilk haftasına. Konu önemli.
Geleceği bilinen ancak zamanının takdirini, ilahi güce dayandırdığımız yegâne yeraltı canavarı bellediğimiz deprem. İngilizcesi: Earthquake! Japonya bilinen en sık deprem yaşayan ülkelerin başında gelir. Japonya da her gün yüzlerce deprem hissedilir, büyükleri de olur küçükleri de insanları alışmıştır bu coğrafya da deprem ile yaşamaya. Mühendislerine, araştırmacılarına konutlarını, iş yerlerini inşa eden müteahhitlerine ve onları denetleyen sisteme güvenirler sonuna kadar.
İnşa edilen yapıları sismik izolasyon yapı standartlarına uygun yapılmışlardır. Bu tip binaların katı yapıları esnek değildir ve sert bir şekilde yapılmıştır ki binanın çökmesi engellenebilsin. Esnek yapıları ise sismik dalgalanmalar sonucunda eğilip bükülebilen ve binanın temel yapısını oluşturan kısımlardır. Ülkemizde deprem yönetmeliklerine uygun beton ve demir kaliteleri arttırılmıştır. Statik anlamda kolon ve perde duvar yönleri de çeşitli hesaplara dayandırılarak yönlendirilmiş, sayıları arttırılmış veya statik dizayna göre azaltılmıştır.
Her geçtiğimiz yıl ülkemizin önde gelen bilim insanları, ülkemiz çevre ve şehircilik bakanlıklarının ortak kararlarıyla yeni mevzuatlar getirerek önlemler almaktadırlar.
Yani gerçekten bu konularda adım adım gelişim göstermekteyiz. Yapılaşma son yıllarda çok fazla arttı. Sokağımızda, mahallemizde adım başı mantar tabiri ile konuştuğumuz yeni binalar ortaya çıkıyor. Bu yapılar depreme ne kadar dayanıklı, nasıl takip ediliyor. Allah’ım esirgesin bir deprem yaşasak yeniden her şey olup bittikten sonra kimleri ipe götüreceğiz. Beton içinde deniz kumu, demir numunesi mi arayacağız. Yorumlar yapıp, ‘vay hain müteahhit malzemeden çalmış mı’ diyeceğiz yine.
Siz bu yapıları yapanları denetleyen sistemi güvenli buluyorsanız endişe etmenize gerek yoktur. Huzur içinde uyuyabilirsiniz. Bulmuyorsanız eğer duyarlı olup, sesime kulak verin. Bazen çok sesli düşünüyorum medyayı kullanıyorum, canı hiçe sayanları ifşa etmek için çabalıyorum. Ama yalnızım!
Bir kişi bile, ‘ben ne yapabilirim’ diyemiyor. İki kişi olmayı başardığımda eminim bu sayıyı binlere yüzbinlere getirmek çok uzak olmayacak. Sizlere şehrimizde ki inşaat işleri ile alakalı birkaç bilmeniz gereken konulardan bahsetmek istiyorum. Yeni bir ev yapacaksınız veya alacaksınız. Bu yeni oluşumun hangi aşamalardan geçerek yapıya dönüştüğü hakkında size bilgiler aktarayım. Ev yaptıracak kişi önce bir Mimara gitmeli. Mimara arsasını söylemeli. Bu arsa üzerine en kullanışlı, en faydalı, en güzel, en harika, en şahane evi bir Mimar Çizmeli, mimar sizden önce o ev içinde yaşamalı ve bunu hayal etmeli.
Ülkemizde Mimar ve Mühendis kavramları birbirine çok karışmıştır. Yapıları ilk önce Mimar tasarlar, o yapıya can verir, ruh verir. Mimar tasarımını yapar, onayladığınız plan mühendise aktarılır. Önceden arsanız da sismik değerler ve toprak analizleri yapılır.
Bunu yapan Zemin Etüd adında özel kuruluşlardır. Bunları Çevre ve şehircilik Müdürlükleri denetler. Zemin Etüd değerleri geldiğinde Mühendisin önü açılır. Buradan aldığı değerler ile yapı için gereken kazı derinlikleri, iyileştirmeler, Fore kazık veya deprem yönetmeliklerine en uygun statik plan ortaya çıkar. Yapınız tasarımı ve iskeleti ile hayata tutunmaya hazırdır.
Metre kare sınırlarını aşan yapılar, Çevre ve Şehircilik Müdürlüğünün atayacağı, İçerisinde Yapı Denetim Firmalarının bulunduğu büyük bir havuza düşer. Yapı denetimler adı üzerinde sizin inşaatınızın mimari ve statik planlarına uygun yapılmasını teyit ederler. Malzemeleri demiri betonu test ederler, demircinin demir bağlama işlemlerini onaylayıp beton dökülmesine izin verirler.
Ancak gerçekten Yalova da bu işlemler kurallara uygun yapılıyor mu?
Her gün inşaatlarımda neler yaşıyorum?
Haftaya görüşmek üzere.