Biz İslam toplumu ve Türk milleti olarak aile yapımıza çok önem veren bir toplumuz. Ali fertlerimizin her birinin farklı sorumlulukları bulunur. Bu sorumluluklara riayet kesin kurallarla istenir. Ailenin dağılması asla istenmeyen bir durumdur, ayrılık ayıp sayılır.
Ana referansımız “Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi Lütfü ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfü) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.” (Nur:32) Yine Hz. Peygamberimiz SAV. ‘’Kadın dört şey için nikahlanır. Dindarlığı için, zenginliği için, güzelliği için, şeref veya soyu için. Sen dindarlığını tercih et, dikkat et sonra elin toprağa değer.’’ (Buhari: C.2 sh.359 ) gibi bir çok ayet ve hadisi şerif evlilikte kriterler koyar, tavsiyelerde bulunur, teşvik eder Müslümanları.
Toplumun ve devletlerin temel taşı olan ailenin kurulması bu kadar önemli olduğu için önceleri kızlar evlilik ve kuracakları ev için çeşitli süslemeler ve eşyalar alıp biriktirirdi. Anneler kızlarına önderlik ederdi. Ev idaresi ve çocuk eğitimimi, misafir karşılama, ev işleri gibi aileye lazım olan her şey kız çocuklarına öğretilirdi. Erkekler de ailenin ihtiyaçlarını karşılamak için meslek öğrenir, çalışır, baba tarafından gelecekte evini idare edecek şekilde erkek çocuklar yetiştirilirdi.
Evlenen çiftler genellikle ilk yıllarını anne baba ve kardeşlerin içinde geçirir hem uygulamalı ev yönetimini görür hem de düğün borçları beraber çalışılıp ödenirdi. Ailede her birey özverili çalışırdı, kaytaranlar hiç makbul sayılmaz hatta büyüklerce cezalandırılırdı.
Evlenen çiftlerin denkliğine daha çok aile karar verirdi. Güzellik, zenginlik gibi kriterler yerine uyum, ahlak, namus, evine- ailesine bağlılık, beceri, sanat gibi kriterler aranırdı. Bunlar ailenin sürdürülebilirliği için gerekli görülürdü. Ahlak ve dini terbiye olmazsa olmazdı. Misafir ağırlama, görgü kuralları, gelenek ve göreneklere riayet vazgeçilmez ölçülerdi.
Düğünler ve ikramlar çok önemliydi. Ancak törelere göre düğün yapılır, yarışmalar, folklorik oyunlar, yemek ikramları, hatta bazen üç gün süren düğünler yapılırdı. Burada esas gaye evliliğin duyurulması, eş-dostun bir araya getirilmesi ve kaynaştırılmasıydı.
Peygamberimizin “Gençler! Ailesini geçindirecek kadar geliri olanınız derhal evlensin. Çünkü evlenmek gözü haramdan daha fazla sakındırır. Evlenmeye gücü yetmeyenler oruç tutsun. Zira oruç şehveti kırar.’’ ölçüsü esas alınırdı. Evlilikte geline birkaç parça elbise, klasik bir yatak odası, bir miktar ziynet evlilik için yeterliydi. Bu kolaylaştırıcı davranışlar gençlerin evlenmesini de teşvik ederdi.
Töre ve inancımızın bu güzel uygulamalarını zaman içinde değişime uğratarak Batıya özenti ve Batı tarzı hayat tüm aile yapımızı alt üst etti. Artık evlenecek çiftler kendileri karar verir, eşyasını, evini kendi belirler, ziynetini, süsünü, düğününü, kısaca her ritüeli yeni çiftler aileye dayatarak yaptırır hale geldik. Evlilik maliyetleri aşılamayacak bir barikat haline dönüşmüş, caydırıcı hale gelmiştir. Bunları aşıp evlenenler de gerçekçi bir yuva kuramadığı için, yuvalar çatır çatır dağılıp gitmekte, kavgalar, anne babasız çocuklar, dul kadınlar, hurdacıya verilen ev eşyalarıyla baş başa kalıyoruz.
Birbirine evlilik öncesi şirin görünen çiftler, düğün sonrası gerçek yüzlerini ortaya koyunca, kavgalar ve tahammülsüzlükler, köşe ve yetki kapmacalar evin tüm huzurunu alt üst ediyor. Gözü dışarıda olan kadın ve erkekler aile sorumluluğunu anlayamadan dağılıp gidiyorlar.
Evlilik nedir?
Diye sormuşlar. “Cevap olarak; Eskiden kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi bir araya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapar, beraberce yeni ev dizilirdi. Tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde tek katlı müstakil evlerdi. O yüzden buna 'evlenmek' denirdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik 'katlanmaktır' diyorlar, ama katlanan da yok, evlilik de yok oldu.
Bir genç babasına sorar; ''Baba evlenmek kaça mal olur?'' Babası, ''Bilmiyorum oğlum, ben hala ödüyorum.'' Derdi. Şimdi tüm evlilik masraflarını anne baba öder, bunun kıymetini ve zorluğunu yaşamayan gençler en ufak rüzgarda aileyi dağıtıyor.
Şu deyimle yazımızı sonlandıralım. Eskiden “Evliliğin ilk yılında adam konuşur kadın dinler, ikinci yılında kadın konuşur adam dinler, üçüncü yılında her ikisi de konuşur, komşular dinler.” Şimdiki evliliklerde komşular ilk haftadan sonra dinlemeye başlıyor.