Yangın güvenliği, yapı tasarımında estetik ve işlevselliğin ötesinde, doğrudan insan hayatını etkileyen yaşamsal bir sorumluluk alanıdır. Ancak bu alana dair akademik ve mesleki farkındalık düzeyinin mimarlık eğitimi içinde yeterince gelişmediği çeşitli platformlarda gözlemlenmektedir.

Bu yazı, İstanbul Teknik Üniversitesi Taşkışla Kampüsü'nde gerçekleştirilen, Mimarlık ve Yangın Güvenliği Sempozyumunda yapılan gözlemler ışığında, özellikle mimarlık öğrencilerinin konuya ilgisizliği üzerine bir değerlendirme sunmaktadır.


Etkinlik, Türkiye’nin birçok farklı bölgesinden gelen yangın güvenliği uzmanlarını, akademisyenleri ve uygulayıcı profesyonelleri bir araya getirmiştir.


Sempozyum boyunca; yangın yönetmelikleri, bina güvenliği, tasarım kriterleri, malzeme dayanımı, yangın modelleme yöntemleri ve yeni nesil söndürme teknolojileri gibi pek çok konu çok disiplinli sunumlarla ele alınmıştır. Bu zengin içerik, hem meslek profesyonelleri hem de mimarlık öğrencileri için büyük bir öğrenme ve gelişim fırsatı sunmuştur.


Sempozyumun yapıldığı gün, İTÜ Taşkışla Kampüsü yoğun öğrenci mevcuduna sahipti. Mimarlık ve iç mimarlık bölümleri aktif olarak faaliyet göstermekteydi. Ancak salonlara bakıldığında, öğrenci katılımı son derece sınırlıydı. Aktif izleyici profili çoğunlukla sektörden gelen profesyonellerden oluşuyordu. Öğrencilerin sempozyuma katılmaması, soru sormaması ve öğrenme fırsatlarını değerlendirmemesi, gelecekte bu alanda çalışacak bireyler açısından büyük bir eksiklik olarak görülmelidir.
Bu durum, mimarlık eğitiminin içeriğinde yangın güvenliği konularının yeterli yer bulamamasıyla doğrudan ilişkilidir. Çoğu zaman yangın güvenliği, yapı teknolojileri veya uygulama projelerinde ikincil düzeyde ele alınmakta; tasarımın asli bir parçası olarak görülmemektedir. Oysa bir yapının kullanım güvenliği, kaçış yolları, yangın dayanımı, malzeme seçimi gibi konular, tasarımın temel bileşenlerindendir. Bu noktada eğitim kurumlarının; yangın mühendisliği, pasif ve aktif yangın önlemleri, ulusal/uluslararası standartlar gibi konuları ders müfredatlarına entegre etmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.
Taşkışla’daki bu değerli sempozyum, mimarlık eğitimi ile yangın güvenliği uygulamaları arasındaki uçurumu bir kez daha ortaya koymuştur. Öğrencilerin bu gibi sempozyumlara aktif olarak katılması; mesleki bilinçlenme, teknik donanım ve toplum güvenliği açısından hayati önemdedir. Üniversiteler, bu tür etkinlikleri yalnızca izleyiciye açık değil, aynı zamanda ders içi entegre etkinlik haline getirerek öğrenci katılımını artırmalı; sertifikasyon, kredi sistemi veya zorunlu katılım uygulamalarıyla teşvik etmelidir.
Geleceğin yapılarını tasarlayacak mimarların, yalnızca görsel ve işlevsel değil, aynı zamanda güvenli yapılar üretmeleri beklenmektedir. Bu sorumluluğun bilinciyle hareket etmek, mesleğin etik ve teknik gereklerinin bir parçasıdır.