Değerler eğitimi diye bir eğitim başlatılmıştı yurt dışındaki soydaşlarımızın çocukları için. Ülkemize getirilip, burada 15 günlük bir eğitim veya kamp dönemi sonrasında “milli ve manevi” değerlerimize dair bilmeleri gerekenler vicdanlarına, bilinçlerine emanet edilip yaşadıkları ülkeye geri gidiyorlardı.

Bu konuda ciddi talep olduğunu, hatta kontenjanların dolduğunu biliyorum.

Değerler eğitimi konusu farklı bir format tabi.

Ahlak ve maneviyat eksenli.

İçinde, Ülkemizin tarihi dokusu, geleneksel yaşam biçimi,

Ve bize ait kültürel birikime dair ne varsa bu eğitimin müfredatı.

Vatan kavramı, bir nüfus kâğıdı aidiyeti olmaktan çok, gönül sıcaklığı ile diri tutulması gereken bir vefa duygusuyla verilmekte.

Bu, zaman zaman yaşadıkları ülke yöneticileri tarafından entegrasyona aykırıymış gibi bir mırıldanmaya yol açsa, da aslında  bu eğitimin içinde  farklı  kültür ve inanç sahipleriyle  birlikte  yaşayabilmenin ipuçlarını da bulmak mümkün.

Meseleye,  Milliyetçi bir  bakış açısının  farklılıkları yok saymakla eşdeğer tutulması yanlışlığını da eklerseniz, doğru sonuçlara ulaşmak mümkün olmaz. Tıpkı, yanlış önermeden doğru sonuç çıkmayacağı gibi. Aynı sokakta, aynı binada yaşadığı, beraber işe  gidip aynı okulda  sırasını paylaştığı insanlarla hayatı  paylaşma  erdemini de  mutlaka eklememiz gerekiyor bu  eğitimin müfredatına. Nitekim böyle yapılmış ve ciddi mesafe alınmıştır.

Gelelim yurt içinde yapabileceklerimize,

Özellikle ilköğretim ve hatta yüksek öğretim öğrencilerinin

Memleketimizin farklı bölgelerine götürülmeleri oranın İnanç, kültür ve coğrafi özellikleri konusunda bilgilendirilmeleri

Her bölgeye mahsus kültür dokusunun tanıtımı ve değer yargılarımız, manevi gücümüzün potansiyeli, “yedi düvelin” üstümüze çullandığı istiklal mücadelesini hangi şartlarda verdikleri, bunu hangi insani, İmani ve vicdani ruhla bunu başarabildikleriyle  ilgili, zihinsel ve duygusal tazeleme yapılmasının önemi inkâr edilemez değil mi?

 

Özellikle, yerel yönetimler başta olmak üzere, genel ölçekte kültür, Milli eğitim bakanlıkları,  YÖK ve hatta Diyanet işleri Başkanlığının ilave edilmesiyle “Değerler eğitimi” projeleri desteklenmeli ve kardeşliğimize ve insanca, birlikte yaşama tecrübemize katkı yapacak bir seviye hedeflenmelidir.

Çok hızlı bir biçimde hayatımızı negatif etkileyen “Seküler”(dünyevilik) bakış açısının maneviyatı dışlayıcı yönü itibariyle ciddiye alınması ve karşı eylem planlarının devreye sokulması elzemdir.

Hayatın, zevkçi, hazcı,(hedonist)menfaatçi bir anlayışla sadece bedenine yatırım yapmaktan ibaret sayan, hastalıklı bir düşünce yapısının sıkıntılı etkisinden kurtarılması çabasına ihtiyaç vardır.  Ruh ve manayı ihmal eden, gönül dünyasının zenginliklerine yüz çevirmiş bir sorumsuzluğun yorgunluğundan kurtulmanın çaresine bakmak gerekiyor.

Değerler eğitimi, bizi geçmişle tanıştıran niteliği ile geleceğin dünyasını inşa etmekle görevli olan nesillerin eğitimidir.

İnsanın, insana, insanca bakmasını öğretecek bir bakış açısıdır.

Ruh dünyamızın manevi rezervlerinden istifade ile daha huzurlu olmanın yolunu açacak bir hamledir.

İnsan insanın kurdudur felsefesi yerine,

İnsan insanın yurdudur anlayışı ile yaşamayı istemektir.