Tüm canlı varlıkların yaşam ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayacağı bütün insanlığın ortak mirası olan Dünya denen gezegende yaşıyoruz insanoğlu olarak hep birlikte.

        Kaç milyar yıl geçmiş, kaç medeniyet kurulmuş ve yok olmuş; bu süreçte ne kadar insan yaşamış bilmiyoruz.

       Bu ihtiyar Dünya’mızın kaç mevsimi cennet olmuş kaç mevsimi cehennem, onu da bilmiyoruz.

       İnsanoğlu üzerinde yaşadığı havasına, suyuna, toprağına mahkûm olduğu bu Dünya’da yalnız yaşayamayacak kadar aciz bir canlı.

        Sosyal bir varlık olarak sadece insanlarla değil, Dünya üzerindeki tüm canlı ve cansız varlıklara bağımlı olarak sürdürüyoruz hayatımızı.

        Dilimiz ayrı, inancımız ayrı, kültürümüz ayrı, rengimiz ayrı. Ortak adımız insan. Ortak yurdumuz Dünya.

        İnsanlık tarihinin ilk günlerinden günümüze kadar insanoğlu ortak mirasçısı olduğu Dünya’da birçok zaman diliminde savaşın, kanın ve gözyaşının tarafı olmuş, güçlü alan masumu ve mazlumu acımasızca öldürmüş, kendi yaşamı için ötekinin hayatını katletmiştir.

       Bu olaylara taraf olanlar ise çoğu zaman insanlık terazisine çıkmadan gerek dini gerek siyasi ve gerekse ekonomik nedenlerle zalimi desteklemiş ve milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuşlardır.

      Kandan beslenen insanlıktan nasibini almamış bu zalimler çoğu zaman başka milletlerin içerisinde hainler yetiştirmiş ve onları kullanarak kan ve gözyaşı akıtmaya devam etmişlerdir.

     Yakın tarihimizde bu zalimler demokrasi, insan hakları, adalet, özgürlük gibi sözlerle İslam coğrafyasını perişan etmişler, yüz binlerce insanın ölümüne sebep olmuşlar, milyonlarca insanı yerinden yurdundan ederek denizlerin karanlık sularına gömmüşlerdir.

     Aynı üst akıl Ortadoğu’da planlı olarak kurdukları İsrail Devleti aracılığı ile elli yıldır bütün insanlar için kutsal olan toprakları kan gölüne çevirmişlerdir.

      Doğu ülkelerine sürekli insanlık dersi vermeye çalışan bu karanlık robotlar bütün bu vahşete destek olmuşlardır.

     İnsan hakları deyince sadece kendi insanının hakkını düşünen bu karanlık zalimler, Birleşmiş Milletler adı altında kurdukları ve sadece beş Hristiyan devletin söz sahibi olduğu bir örgütle zalime destek olmaya, mazluma ise zulmetmeye devam etmektedir.

      Uzun yıllar Osmanlı Coğrafyasında farklı din, dil, ırk ve kültürlerin barış ve huzur içerisinde yaşamasını sağlayan ecdadımız Osmanlı, yine bu kan emici vampirler ve onların yerli işbirlikçileri tarafından parçalanmış, aynı coğrafyada yüzlerce yıl kardeşçe yaşayan insanlar bir anda birbirinin düşmanı haline getirilmişti.

     Evinde uyurken ya da oynarken vahşice katledilen masum cennet güllerinin ahı elbette bu zalim devleti yok edecektir.

    Yüzyıllardır İslam’ın, insanlığın, uygarlığın sancaktarlığını yapan, hiçbir ayrım gözetmeksizin bu topraklarda özgürce yaşamalarını sağlayan ecdadımızın mirasçıları olarak bizler her zaman, insanlığı öldürmeye çalışan bu zalimlerin karşısında olmaya devam edeceğiz.

    Yaşama hakkını sadece kendi halkına reva gören bu zalimlerin, Dünya denen bu ortak yurdumuzda insanlığı öldürmelerine asla müsaade etmeyeceğiz.

      Rabbim zalime karşı hepimize adaletle mücadele etme gücü ve iradesi versin.

      Hoşça kalın, sağlıcakla kalın.