Yabancı oyuncu sevdamız,
Türk futbol kulüplerinin (süper lig) oynattığı yabancı sayılarına baktım.Ne zamandır ilgimi çekiyordu.
Futbol bir dünya oyunu elbette, takım etkileşimlerinin olması,profesyonel arayışlar bir yere kadar makul görülebilir.
Yabancı sınırlamasının kalkmasıyla oyuncu sayısındaki yüzde 47 lik artış üzerinde üç beş kelime etmeye değer bir mevzu gibi görünüyor.
Mesela 2014 -15 sezonunda yabancı sayısı 198 olurken kural değişikliği sonrası rakam 2015-16 sezonunda 253 e çıkıyor.18 takımda toplam oyuncu sayısı(yabancı) 236. 500 kadar oyuncu bulunan ligde yabancıların sayısı neredeyse Türk oyunculara eşit....(kaynak, karar gaz.spor serv.)
İsim isim saymaya gerek görmemekle birlikte en az oyuncu oynatan (10), en fazlası (18) olan takımlara baktığımda Anadolunun bağrından çıkıp süper ligin yıllardır zirvede kalan kadrolarına rakip olacak seviyeye ulaşmış nice takımların olduğunu gördüm
Ne var bunda deyip geçiştirmek yerine konuyla ilgili biraz fikir cimnastiği yapmakta fayda yokmu sizce?
Anlaşılan O ki, bu işler böyle yürüyor bu ligde, yani yabancısız olmuyor yani.
Yabancı isimlere yer vermesseniz süper(lig takımı) olabilmek nerdeyse imkansız gibi.
‘’Filancada var bizde neden olmasın’’ gibi bir özenti mi ? yoksa bir ihitiyaç mı ?emin değilim
Alt yapılarda top koşturan ve büyük takımlarda oynama hayaliyle çabalayan,
Teknik ve kondüsyon açısından keşfedilmeyi bekleyen nice yetenekli çocuklar gençler açısından baktığımda daha profesyonel olmadan ümidlerini yitirdiklerini düşünüyorum.
Ama sanırım tarihin en fazla yabancı oyuncu oynatan ligiyle karşı karşıyayız.
Çocukluğumda futbolcu kartlarını biriktirdiğimi ve önemli sayıda oyuncu isimlerini ezberlediğimi hatırlıyorum.Hatta birinde ‘’adaşım’’ var diye o takıma sempati duymuş,hangi takımı tutuyorsun dediklerinde o takımın ismini vermişimdir.
(Şimdilerde takımın ilk 11 ini say deseler sayamam ama uzaktanda olsa(!) o takımı tutum hep)
Çocuklarımız ,gençlerimiz şimdi yabancı isimleri telaffuz ediyor, kim geldi kim gitti derken hep yabancı isimlerle başlayan cümleler kuruluyor futbol sohbetlerinde.
Bu mevzuda takıldığım, takımların yabancı oyunculara yer vermesi değil,
Altyapıdan yetişmeye çalışan çok kabiliyetli nice gencimizi ihmal etme endişemdir.
Bu, mahalle aralarında top koşturan, farkedilmemiş,keşfedilmemiş kabiliyetlerin elinden tutma onları hakettikleri yere getirme meselesidir.
İmkanlarınızı kendi evlatlarınız için seberber edebilme becerisidir.
Daha fazla gencimizi süper lig vb liglere taşıyabilmenin, onlara fırsat sunmanın hayırlı telaşını hatta heyecanını yaşayabilmektir.
Artık takımlar şirket biliyorsunuz.Ticari mantık ön planda.
Dünyanın parasını vererek oyuncu transferi için ülke ülke dolaşanlar,
Marka ve isim peşinde koşanlar,yaşadıkları şehirlerin mahalle aralarında,mutevazı amatör sahalarında aradıklarını bulacaklarını nice zamandır unutmuş gibiler.Bu işlerden pek anlamamakla beraber baktığım yerden görünen manzara bu.
DEĞER ÜRETMİYORUZ,MEVCUDU TÜKETİYORUZ..
Haber izlemek veya okumak kabusa dönüştü benim için şu sıralar.
İçinde ‘’vahşet, dehşet’’ kelimesi geçen o kadar fazla haber okuyorum ki,bunalmamak mümkün değil.
Merhameti,şefkati ,sevgiyi, saygıyı.vefayı. müzelik ve otantik değer olarak mı kabul edeceğiz artık.
Günlük hayatın koşturmacası arasında dolaşıma sokulan kaba kuvvet neyin nesi.?
Ne zamandır dilimizin zarafetini yitirdik bilen var mı?
‘’Yemek yediği lokantadan hesabı kabarık bulduğu ve itiraz ettiği için cenazesi çıkan askerin haberi uykumu kaçırmaya yetmişti.
Kıbrısta askerlik yapan mehmetcik, gözü dönmüş bir caninin bıçak darbelerine yenik düşmüştü.Askerine mehmedine böyle davranan bir kafa yapısına sözümüz yok mu ?
Tartışma kültürümüzü kaybediyoruz.
Medeni tartışma usüllerimiz müzelik hale geldi.
Tartışmak yerini kavgaya ,gürültüye,kaba kuvvete ve karakolluk olmaya bırakmış durumda.
Bir ülkenin’’ medenilik’’ ölçüsü ,gayri safi milli gelirinin artması ile doğrudan bağlantılı değildir.Modern binalarda oturmak,model araçlara binmek insanı medeni yapmaz.Medenilik, insanilik ve onun etrafında şekillenen adabı muaşeret( en güzel davranış kuralları yani edeb)ve tabiiki ahlakilik demektir.
‘’İnsanların en kıymetlisi insanlara( insanlığa) faydası dokunandır’’
Peygamber nasihatinin işaret ettiği yer olmalıdır hedefimiz.
Erdemli olmaya sevkeden değerlerle irtibat kesildiğinde,ortaya ucube,karmaşık,zarar veren bir tablonun ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Onun için Din ‘’iyiliği yaymayı ve kötülüğü önleyici tavrı övmüş ve farz kılmıştır’’.
Onun için iyiliği yapmak yetmez,yaymak lazımdır.
Bu refleksimizdede ciddi anlamda bir güç kaybı yaşamaktayız gibi geliyor bana.
Toplumsal sabır ve anlayış direncimizi yitirmek üzereyiz.
Ne zamandır değerlere fiyat biçmiş ve etiket koymuşuz gibi davranıyoruz.
Yaratılanı yaradandan ötürü hoş gören gönül dünyamızda ciddi hasarlar oluşmuş durumda.
‘’Gözü oyulmuş kedinin çaresiz halinin fotoğrafını sosyal medyada paylaşıp altına eğlenceli cümleler yazabilen insan(!)’’ nerede yetişti.?
Hayvanlara işkence eden ruh hastası kafaları uzaydan mı misafir ettik.?
Daha nice örneklerini yazabileceğim göz ve gönül yoran hadiseler konusunda
Ben şahsen devletimizin kimi kurumlarından daha fazla ses çıksın isterdim.
Herşeye rağmen,
İyilik medeniyetinin kıymet bilen , değer üreten vicdanlarından ümidimi kesmesemde ,Seküler dünya görüşünün tüm versiyonları ile üzerimize abandığı gerçeğini görmek hüzün verici.Hodanist(faydacı,menfaatci,hesapcı)bakış açısının yükselişi(!) ise can yakıcı.
Belirtmeliyim ki,Madde ile mana arasında ki denge ‘’maneviyat’’aleyhine bozulmuştur....