İnsan olarak geldiğimiz bu dünyada hepimiz ailemizin ihtiyaçlarını karşılamak ve hayatımızı sürdürebilmek için değişik iş kollarında çalışırız.

Buradan bakıldığında çobanın, öğretmenin, savcının, valinin, vekilin, doktorun, askerin vs. aynı amaç doğrultusunda çalıştıklarından aslında birbirinden hiçbir farkı olmadığını görürsünüz.

Mesleğimizi bazen çevre şartlarının zorunluluğu, bazen ailemizin yönlendirmesi, bazen de kendi isteğimiz doğrultusunda seçeriz.

Ülkemizde yakın geçmişte devlet memuru olmak hemen hemen tüm aileler için öncelikli tercihti.  Günümüzde iş kollarının çoğalması, bireysel tercihlerin değişmesi, belli bir şehirde ya da bölgede yaşama isteği gibi birçok nedenlerle devlet memuru olmak geçmişe göre önemini biraz kaybetse de bugün hala yüz binlerce insan devlet memuru olmak için mücadele etmektedir.

Devlet dairelerinde bir hiyerarşik sistem vardır. Kurumdan sorumlu bir müdür, müdür yardımcıları ve diğer personellerle birlikte bir iş bölümü doğrultusunda işleri yürütürler.

Ülkemizde henüz tüm meslek guruplarında meslekte yükselme ile ilgili henüz adil ve herkes tarafından kabul edilen bir sistem kurulamamıştır.

Ülkemizde siyaset, özellikle müdürlük makamlarına atamalarda her dönem çok etkili olmuş, çoğu zaman yetersiz, etkisiz ve liderlik vasfı olmayan insanlar kurumların başına getirilmiştir.

Belli bir bilgi birikimi, yönetim anlayışı ve liderlik vasfı olmayan ve önemli makamlara getirilen bu kişiler, çoğu zaman makamın soğuk yüzünü çalışanlarına yansıtmayı marifet saymış, sürekli “ben” ve tehdit diliyle çalışanları üzerinde otorite kurmaya çalışmışlardır.

Her insanın amiri işidir. Görevini yapan insanlara tehdit diliyle davranmak, o kurumda sadece mutsuz insanlar topluluğunun oluşmasına ve işlerin aksamasına neden olur.

Kurumların uç beyleri en alt kademede çalışanlarıdır.  Kurumların başarısı ise uç beylerinin çalışmasına bağlıdır.

Hangi makamda olursak olalım, insan olduğumuzu unutmadan tüm çalışanlarımızla “biz” sözcüğü temelinde ortak bir yönetim şekli oluşturmalıyız.

Bir projede görüşü alınan kişi o projenin başarılı olması için büyük bir istekle canla başla çalışır.

“Bu iş böyle yapılacak” emri yerine, “Arkadaşlar bu işi nasıl yapmalıyız?” cümlesi ile yapılacak her iş çok daha verimli ve başarılı olacaktır.

Kurumlarını tehdit dili kullanarak idare ettiğini zanneden, gücünü sadece devletin ona bahşettiği makamlardan alan onlarca insanın, emekli olduktan sonra sokaklarda selam verecek bulamadığının onlarca örneği var.

Gelin önce insan ve herkes kadar eşit, herkes kadar özgür olalım. Makamı, işi ne olursa olsun herkesin ekmek parası için çalıştığını unutmayalım.

Makamların geçici, insanlığın kalıcı olduğunu aklımızdan çıkartmadan, çalışanlarımızla iletişim kanallarımızı sonuna kadar açık tutarsak kurumumuzda yüzleri gülen, kurumunu sahiplenen ve işini severek yapan insanlarla birlikte çalışmanın getireceği başarıdan en büyük payın yine kurum amirin olduğunu unutmayalım.

Hoşça kalın, sevgice kalın.