Genel seçimlerde uygulanan %50 + 1 kuralı ülkenin vazgeçilemez gerçeği haline geldi. Siyasi hayatın yeniden şekillenmesine sebep oldu. Siyaset artık ittifaklar üzerinden yapılmak zorunda kalındı. Yerel seçimlere az zaman kala bu gerçek yine masada tüm azameti ile olduğu gibi duruyor. Küçük partilere ederinden fazla değer vermek zorunda kalan ve onlara mecburiyeti hazmetmeye çalışan büyük partilerin, mevcut sistemden çok da memnun oldukları kanısında değilim. Buna karşın ittifaklar yerel seçimlerde, özellikle de başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyükşehirlerde mecburiyet haline gelmiş durumda. Ama son ittifak macerasının finalini tatlıya bağlayamayan muhalefet, durumdan çok da ders almış gibi gözükmüyor. 1,5 yılı aşkın sürdürülen ittifak çalışmaları, yayınlanan mutabakat metinleri, masa etrafında görüşmeler, konuşmalar hatta tartışmalar. Meral Akşener’in sebep olduğu yol kazasının ardından girilen seçimlerde alınan başarısız sonuç.

Yarış bu, sonunda galibiyet de var hezimette. Ancak başarısız olmak, elbette vatandaşa küsmeye ya da iradesini tanımama gibi bir sonuç doğuramaz siyasette, doğurmamalı da. Aklıselim politikacılar bunu çok güzel ifade ederler; “Vatandaş bize muhalefet görevini verdi.” Buna mukabil seçim öncesi verilen o şaşaalı birliktelik görüntüsü, seçim sonrası muhalefette yerini dayanılmaz bir sessizliğe bıraktı. Ardından karşılıklı suçlama ve salvolar devreye girdi. Davutoğlu’nun son tercih çıkışı, Babacan’ın şakamı yapıyorsunuz ifadeleri, Karamollaoğlu’nun CHP’nin aldığı % 25 oyun 7-8 puanının CHP haricindeki partilerden geldiğini iddia etmesi, Gültekin Uysal’ın sosyal medyada esprilere konu olan seçim analizi ve Akşener’in emanet vekil pişmanlığını hiddetli bir üslupla dile getirdiği açıklamaları. Tamamı seçim sonucunun önüne geçti. Şayet vatandaştan vize alınıp göreve gelinseydi, iki belediye başkanının da cumhurbaşkanı yardımcısı olarak yönetime katılımıyla, kakofoniye dönecek olan yönetim tarzının bir nevi ön izlemesi gibi bir şeydi yaşananlar. Vadedilen güven ortamından çok uzak resim verildi. Seçmende kopuştan ziyade kaçış sendromuna sebep olundu. Bunun tamiri bu süreçten sonra çok daha zor olacaktır.

Meşhur altılı masa paydaşları sanki yakın zamanda yerel seçimler olmayacak ve birbirlerine ihtiyaçları yokmuş gibi bir araya gelip ortak bir açıklama yapamadılar. Vatandaşa ümit olmak adına en ufak bir ışık vermediler. Kantara çıkmadan, ederleri ölçülememiş küçük partiler yangından mal kaçırır gibi elde edilen vekilliklerinin derdine düşüp, her biri CHP’den kaptıkları milletvekilliklerini ne kadar da hak ettiklerini ispatlama yarışına girdiler.

Şimdi yerel seçimler öncesi tüm bu partiler seçim yarışına müstakil olarak kendi isim, logo ve adayları ile gireceklerini ilan ediyorlar. İttifakta herkes el yükseltme peşinde. Dağılma eğilimi göstermeyen Cumhur İttifakı ise bu durumdan oldukça memnun görünüyor. Öyle de olmalılar çünkü yerelde ittifak ile seçimlere girmenin teferruatı, tüm ittifak partilerini çok yoracak cinsten. 600 milletvekiline ait listelerin belirlenme sürecinin, seçimler öncesi son dakikaya kadar ne krizlere sebep olduğu, seçim sonrası ise çarşı pazarın nasıl karışmasına yol açtığı malum. Şimdi bine yakın belediye başkanı, binlerce meclis üyesi için ittifakla liste belirlenmeye kalkınsa ortalık savaş alanına döner. Kim nerede güçlü, nerede aday nerede parti ön plana çıkıyor, nerede ittifak nerede müstakil yarış faydalı olur. Bu hesaplar çok su götürür.

Ancak burada muhalefet bloğunun 6’lı masa yerine 2019 seçimlerinde olduğu gibi bir strateji izlemesi de muhtemel. Bu plan daha önce tutmuş ve başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyük şehirler muhalefetin eline geçmişti. Yine aynı senaryo işletilebilir. Büyük şehirlerde, sadece CHP ve İYİ Parti birlikteliği ile devam edilirken, eski 6’lı masa ortakları ittifak dışından dolaylı destek vermeye devam edebilirler. Böylece CHP seçmeninin, elden giden 39 vekillik için homurdanmasının da küçük sağ partilerin taraftarlarını CHP’ye oy vermeye razı edememesinin de önüne geçilmiş olur. Bunun adımı zaten şimdiden TBMM’de atıldı. Saadet ve Gelecek partileri ortak gurup kurdular. Üstüne seçime birlikte girme kararı da aldılar. CHP ve İyi Parti ittifakında yer almayıp müstakil seçime girecek her eski 6’lı masa bileşeni, seçimlerde Ak Parti’den oy çalar. Bu da CHP İyi Parti ittifakına yarar.

Bu çok da yabana atılacak bir olasılık değil. “İstanbul’da AK Parti’ye seçimleri biz kaybettirdik” diyen Saadet Partisi hatibi ve Milli Görüş’ün önde gelen isimlerinden Hasan Damar’ın açıklamaları bunu destekler niteliktedir. İttifaklar nasıl şekillenecek? Kim kimi yanına çekecek? Yeşil Sol nasıl bir strateji sergileyecek? Hepsini bekleyip göreceğiz. 

Kalın sağlıcakla.