Son zamanlarda yaşadığımız ve ruhumuzda derin bir acı hissetmemize sebep olan uğursuz olaylar dizisi, her geçen gün farklı bölgelerde benzer biçimde artış halinde.

Yazmaktan yorulduk. Konuşmaktan utandık.

Ancak bir realiteyle karşı karşıya olmanın sancısıyla kendimizce sebepler üretiyor, sonuca varmak istiyoruz.

Sorun manevidir dedik. Sanırım sadece dilde kalıyor.

Müfredat anlamında bazı düzenlemeler yapıldı.Okullarda dersler konuldu. Siyer dersi, yani Hz. Peygamberin hayatını konu alan bu derse iştirakgittikçe azaldı, hatta gerekli sayıya ulaşamayınca sınıf açılmıyor.

Kur’an dersleri konuldu. Rağbet görmeyince bu alandada sınıf açılamaz noktaya gelindi.

Bu kadar imkân, heyecan, iyi niyet, heba edilmek üzere.

Veli ve öğrencilerin ilgisizliğinin de analizini yapmak gerekiyor ayrıca.

Efendim burada saymak istemediğim nice kurslara zaman ve maddiimkân bulunurken, çocuğunun peygamberimizin hayatından istifade ile iyi vatandaş faydalı ve imanlı bir mümin olarak yetişmesi noktasında velilerin neden tereddüt gösterdiğini izah edebilmekve anlayabilmek zor.

Hakeza, yine aynı şey, yaz Kur’an kursları içinde geçerli.

Şuurlu, sorumlu ve bu toplumun geleceği, iyiliği konusunda kaygısı, derdi, olan velilerimizi istisna tutarak söylüyorum bunları.

Biz, bağırıp çağırmak, imkânsızlıklardan dem vurmak zamanını geride bıraktık. İstenirse hepsi aşılabiliyor artık. Makul ve meşru zeminde kanunların öngördüğü tüm talepler yerine getiriliyor bence.

Ancak aşamadığımız şey mevzuat veya resmi işlemler değil,

Keyfimizi, konforumuzu aşamıyoruz. Beklentilerimiz değişti. Artık uhrevi duygular ve davranışlar istikbal kapsamından çıkarıldı.

Ahiret, istikbal kaygımız değil artık. Dünyalık beklentilerimiz istikbalimiz oldu. Yatırımlarımızı artık Dünyaya yapıyoruz, alıp götürecekmişiz gibi.

Ölüm gerçeği zihnimizin en ücra köşesine sürüldü.

Sanki başkalarının tabutuna omuz vereceğiz ve biz istisnayız gibi bir tavır içindeyiz (genel itibariyle)

“Dünya sevgisi kötülüklerin başıdır”buyuran sevgili peygamberimiz neyi anlatmayı amaçladı dersiniz?

Bahsettiğim imkânlar bizim vebalimizi artıran hususlardır. Herhangi bir bahanenin ardına sığınmak ise sadece kendimizi kandırmak olur.

Bazen derdiniz dermanınızdır. Kaygınız Allah içinse eğer, Allah bu kaygıyı ibadet cinsinden hayra, sevaba tebdil eyler.

Birilerinin böyle bir derdi var biliyoruz. Ama yine o birilerinin,  mübarek peygamberimiz ve sahabenin azmi, ihlası, cesareti ve kararlılığından feyz alarak, kötülüklerin önünü kesecek, iyiliklere kapı açacak bir şuur içinde olmaları mühimdir.

Onların duaları kaygıları ve iyi niyetlerinin bereketi hürmetine Rabbimiz nice sıkıntılara ferahlık bahşedecektir.

Dindarlığın, matematiksel bir istatistik bilgisi olmaz.

O hesap işi değildirçünkü. Dindarlık rakamların ifade edeceği bir kavram olmaktan uzaktır. Bir ülkede ne kadar Müslüman var derseniz bu mümkün. Ama ne kadarı dindardır derseniz, onun tespitini yapacak bir imkân yoktur bu Dünyada…

Ve bunu ölçecek bir alette icat edilmemiştir henüz.

O, hissedilen, yaşanan ve yaşatılandır. Sadece manevidir.

O,yürekle ilgilidir.Gönüldür, kalptir.

Ne ölçüye ne tartıya gelir.

Dindarlık, müminin kendisini sadece Allaha beğendirme çabasıdır.

Onun hoşnutluğu ve rızasıdır beklentisi.

Not:24 Haziran Milletvekili genel seçiminde İlimizden seçilen üç vekilimizi tebrik ediyor, görevlerinde başarı dileklerimi ifade etmek istiyorum.