Biz ebeveynler, çocuklarımızın bahtı için için dua ederken, tahtlarını hazırlamaya gayret ederiz. Elimizdeki imkanları onlar için seferber ederken, birden fazla çocuk sahibi olanlarımız çocukları arasında taht yapımında haksızlık olmasın diye çabalarız.

Örneğin birine aldığımız kalitede montu diğerine de alamıyorsak montun kalitesini düşürüp eşitlik sağlamaya çalışırız. Bir çocuğumuza matematik dersinden takviye aldırdıysak, diğerine de ihtiyacı olmasa bile bir şeyler yapma ihtiyacı hissederiz.

Örneğin kreşlerde başlayan mezuniyet merasimlerine, birinci çocuğumuzu katılmasına izin verdiysek, konuyu etraflıca düşünüp yanlış olduğuna kanaat getirecek kadar vakit bulsak bile, bu sefer de ablası-abisi katılmıştı, ona haksızlık olmasın duygusuyla mücadele ederiz. Böylelikle aile olarak ancak üniversite bitiminde, 16 yılın sonunda takmaya hak kazandığımız kepleri, evlatlarımız ilk okulu bitirinceye kadar 3 kez takmış olur.

Örneğin okullarda kermesler yapılır. Kermeste satılmak üzere yiyecekler hazırlarız. Tabi ki birine hazırlanan yiyecek diğerinden eksik kalamaz. Kermeste alışveriş yapabilsin diye her birine ayrıca harçlık vermek durumundayızdır. Binbir emek ve masrafla hazırladığımız ürünleri kendi çocuklarımıza parayla satarız. Sınıflar arası rekabet, serbest piyasadaki rekabet ile kıyasıya yarışır.

‘Bu yıl en çok satışı 4-C yaptı, sonraki kermeste onları geçmemiz lazım’

‘En çok tavuklu pilavla çiğ köfte satılıyor’

‘Balon ve yüz boyama standı koyalım, çocuklar bunlara para harcıyor’

İlk ve ortaokulda bu yıllarda çocuk okutmayan insanlar için komedi unsuru taşıyan bu ifadeler yüzde yüz gerçektir ve Türkiye’nin 7 bölge 81 ilinde şu sıralarda yaşanmaktadır.

Örneğin sene sonu geliyordur, öğretmenimize kalıcı hatıra olacak bir hediye alınmalıdır. Bir sonraki cümlede hediyenin çeyrek altınlı bileklik olduğunu öğrenilir. Konu konuyu açar, kalıcı hatıranın ihtiyaç anında bozdurulup kullanılmak üzere çeyrek altın olarak seçildiği bilgisi paylaşılır! Üstelik başta belirtilen gönüllülük esası, bu hediyeye katılamayacağını belirten velilerin aranıp ikna edilmeye çalışılmasıyla devam eder.

Kendine hediye almak için olağanüstü hal ilan eden velilerin durumundan, elbette ki öğretmenin haberi yoktur. Bilse kendisinin de çok üzüleceğine hiç şüphem yok.

Aynı anda 2 ya da 3 çocuk okutan, bu süreçte çocukların mezuniyet, kermes hediye masrafını karşılamaya çalışan ailelerin çilesi büyüdükçe büyüdü. Asgari ücretle geçinmeye çalışan 3 çocuklu bir ailenin bu masrafların altından kalkmasına imkan yok.

Bu gibi durumların önüne geçmek de öğretmenin elinde. Çok değer verdiğim bir öğretmen, okulun ilk günü kendini açıkça ifade etmişti; ‘bir çiçekten daha değerli hiçbir hediyeyi kabul etmem’

 Sevgili öğretmenler, sınıfınızdaki öğrencileri de ailelerini de en iyi siz tanırsınız. Kimseyi zor duruma sokmadan çizgiyi çekmek, çerçeveyi belirlemek sizin otorite sınırlarınız dahilinde. Lütfen zaten mahcup olan çocukların, mahcup ailelerin daha da kötü günler geçirmelerine müsaade etmeyin!