Aslında şeriat demek Allah'ın tüm hükümlerinin tamamının uygulanması demek. Yani ben bunu beğenmiyorum, inanmıyorum gibi bir tercih yok. Ya hepsine inanırsın yada inanmazsın. Bu da takvadır. Şimdi siyasi partilere bakıyorum. Tüzükler güzel, söylemler güzel vaat edilenler güzel. Ama problem kimin başa geçip bunu uygulayacağı.

Şeriat da böyle her emir güzellikleri emrediyor ama bunu kimin başa geçip uygulayacağı önemli. Ben şeriat ve partileri bu yüzden aynı buluyorum. Ne yazdığından çok ne anladığın ve bunu kimin başa geçip kendi kafasına göre yorumlayacağı.

Ve ben Atatürk'ü sevmeyen kadınları anlayamıyorum. Yeni bir devlet yeni bir tüzük kurup. Koyunların sayıldığı, kadınların sayılmadığı bir yerden kadın başbakanların olmasını sağladı.

Kadına güç verdi. İnsanlar şeriat gelince ilk işleri kadınları erkek emrine sokmak olacak. Ama inanın kuran bunu demiyor. Şeriat da bunu demiyor. İlk emri oku. Erkekler sadece okusun değil. Herkes okusun’dur. Fakat nasıl bir erkek egosuna sahiptirler ki ilk düşmanları kadın. Hemen vurun, taşlayın, kırbaçlayın.

Evden çıkarmayın, evlendirin yani kadını susturun. Kadına kocası tokat atarsa kadının da atma yetkisi var kuranda, ama bunları görmezler dile getirmezler. Çünkü işlerine gelmez. Hala bu çağda siyasi partiler kadın kotası koyarlar. Ne kadar kötü. Ne anlarız bundan, ‘Kadın olsun işte’ onlarda kadınlarla ilgilensin düşüncesi ile olsun isterler. Yani kadın her yerde sussun, bir kota bir şart getirilsin. Dedim ya yazılanlar önemlidir aslında ama uygulayanlar erkek düşüncesidir.

Kuran'ı, İslam'ı kötüleyenlere baktığımız da hele bu çağda, amaçları kadınları bir seks objesi yapmak. Bu yüzden kadınlar hep bir yerler de eksik kalıyor.

Çünkü bu erkek baskınlığını yenemediğimiz sürece her yerde bize erkeklerin sunduğu bir dünyayı yaşamak zorundayız.