Sosyal sorumluluk projesi dediğimiz şey, bazı kurumların sosyal alandaki faaliyetleri şeklinde anlaşılmıştır genel olarak. İnsanlık değerlerine bir tutam katkıda benden anlayışı ile ve tamamen gönüllü olarak, yineinsanlığa hibe edilen maddi ve manevi değerlerin bütünüdür aslında.

Bu niyet,hiçbir ticaribeklentiye veya bir menfaate kurban verilmediğinde anlamlıdır.

Her birimizin kurumsal(tüzel)kişiliklere havale ettiğimiz bu meselede ciddi sorumluluklarımız vardır.

Ve her bir insanın vatandaşın, inancının veya vatandaşlık aidiyetinin gereği olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerine katkı sunması, ötelenemez ve ihmal edilemezinsani bir borçtur.

Bunun sadece maddi bir katkı olması da gerekmez.

Bir tebessüm, bir selam, bir ziyaret, dostlukları yeniden inşa ve ihya, insanların mutlu olmalarına katkı vermek vb. gibi.

Fıtratımızın gereği, insanlık deryasına bir damla ilave etmek demektir.

  • O kadar kirlenmeye müsait hale geldi ki zihinlerimiz, gönüllerimiz gözlerimiz, sözlerimiz.
  • O kadar hasret kaldık ki sevgimizi ilan etmeye,
  • O kadar kolaylaştı ki birbirimizi harcamak. Yüz çevirmek, yok saymak.
  • O kadar çok istismar edildik ki.
  • Dillerimiz teşekkürü unuttu sanki.O kadar kolay beddua eder hale geldik ve o kadar çok yalan kapladı ki etrafımızı.
  • Sorumsuzluk bir salgına dönüşecek gibi.
  • Derhal ve hemen, bir iyilik hareketinin parçası olmak ve bu da benden deyip, insanlığa hediye etmek için hareket zamanıdır.
  • Çünkü bu sadece cüzdan işi değil, aynı zamanda vicdan işidir.
  • Sözümüz vicdan sahiplerinedir.
  • Ve sadece sosyal değil, KUTSAL bir sorumluluğa davettir.

 

 

 

 

 

 

 

 

ÇÖPE ATILAN İLAÇLAR TEHLİKE SAÇIYOR…

Hepimizin bir şekilde kullandığımız ilaçları bir süre sonra çöpe attığımız olmuştur. Bu ilaçların yeraltı kaynaklarına inerek içme sularını ciddi anlamda tehlikeli hale getirdiği gerçeğini bir uzmandan dinlemiştim. Hatta bir defasında bir haber programına da konu olmuştu. Ayrıntılarını duyunca mutlaka yazmak, duyurmak, farkındalık meydana getirmek ve gereğini yapmak lazım geldiğine inandım. Şimdiye kadar konuyla ilgili olarak bir yetki karmaşası olmuş olabilir. Hangikurumun görevalanında falan diye. Ancak bunların derhal aşılarak, kim yapacaksa bir an önce, tıpkı belediyenin atıklar için oluşturduğu uygulama benzeri bir planlama ile veya mahallinde ilaçların sağlık kurum ve kuruluşlarına intikal ettirilmesinin sağlanması gibi bir proje kapsamında çözüm üretilmelidir.

Yılda 4.500 ton ilacın yeraltı kaynak sularına karıştığı gerçeğini bilmek inanın çok acı.

 

 

 

 

 

 

 

TARIM BAKANLIĞI BUNU ÇOK SIK YAPMALI.

 

 173 firmaya ait 282 parti ürün kamuoyuna açıklandı. Bakanlıktan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: "5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu” ve bu Kanun kapsamında hazırlanan, “Gıda ve Yemin Resmi Kontrollerine Dair Yönetmelik” gereğince; laboratuar sonucuyla taklit veya tağşiş((bir şeyin içine başka bir madde karıştırma, katıştırma) yapıldığı kesinleşen gıdaları üreten/ithal eden; kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye düşürecek şekilde bozulmuş, değiştirilmiş gıdaları üreten ve/veya satan firmanın adı, ürün adı, markası, parti ve/veya seri numarasını içeren bilgiler kamuoyunun bilgisine sunulmuş.

DOSTLAR, listeye baktım. Aralarında Dini motifleri ticari amaçları için kullananlarında içinde olduğu kocaman bir liste. Yediğimizi, içtiğimizi kontrol etmek, bu konuda kanuni düzenleme yapmak ve insan sağlığını doğrudan ilgilendiren böylesi hayati bir konuda, bu vicdansızlığın faillerinin peşine düşüp, yakasına yapışmakla mükellef bir kurumun önemi ve vebalinin ne denli büyük olduğunu bilmem yazmama gerek var mı?

Yapılan incelemede ise, utanmadan sıkılmadan farklı etken maddeleri bu ürünlere katarak insanlara yedirmişler.  Kazanç(!)elde ettiklerinisanmışlar. Hazreti peygamberin bir mübarek sözüne havale edelim onları.

“Bizi Aldatan bizden değildir.”( Müslim, iman 164)

 

 

 

 

HAYAL DEĞİL.

 Bir polis memurunun çok etkili ve hatta bir o kadarda yetkili birine, sürülme korkusu olmadan, kanun gereği ceza yazabileceğine,

 “Sen benim kim olduğumu biliyor musun ”türü efelenmelerin artık müzelik olduğuna,

Bir işin, filancanın adamı,  şunun yakını, bunun bilmem nesi olduğu için değil,

Ehil olduğu için verilmesini sağlayacak bir mekanizmayı kurmayı başarabileceğimize,

“Hak” ve “Hukuk”  kavramlarının yüce Mevla’nın esmasından olduğu gerçeğinin, iyi bilinmesi gerektiğine

İNANMAK HAKKIM DEĞİL Mİ?