Kuranı Kerim’de bir çok yerde Cenab-ı Allah sabır ve şükürden bahsediyor (sabır 15, şükür 74 ayette) bu emirler bizim için hem bir uyarı hem de uyulması gereken bir emirdir. Verene şükretmek (teşekkür) alana, vermeyene sabretmek ve mücadele etmek esastır.
Sabretmek; Yan gelip yatmak ve olanı kabullenmek olmadığı gibi, istemediğimiz ve beklemediğimiz olaylara isyan etmek de değildir. Tam aksine yaşadığımız ve karşılaştığımız olaylardan ders çıkararak yeni hamleler yapmak ve duruş sergileyebilmektedir. Sabır ve şükür birbirini tamamlayan ve ikisinin de inancımızda ve hayatımızda önemli bir yeri vardır.
Allah’ın bize bahşettiği o kadar çok nimet var ki bunların karşılığını kuru bir şükür ifadesiyle değil, verene( Allah’a) karşı emirlerini yerine getirmede örnek bir insan, iyi bir Müslüman olarak verebiliriz. Cenab-ı Allah ne fakire sabretmeyi, ne de zengine şükretmeyi değil, hayatın her alanında ve karşılaştığımız her durumda herkesin sabır ve şükür gibi insanı rahatlatan bu ilahi mesajlardan istifade etmeyi emreder.
Bazen en güçlü döneminizde kaybettiğiniz değerler sizi sabretmeye zorladığı gibi, bazen de karşılaştığınız olaylar sizi şükretmeye zorlayabilir. Günümüzde aktif hayatımızda bize en çok lazım olan ‘Sabır ve Şükür!’ Maalesef her alanda, her yerde öyle olaylar yaşanıyor ki sabretmekten ve şükretmekten başka hiç bir çaremiz kalmıyor.
Trafikte sabır, otobüste sabır, sokakta sabır, çarşıda- pazarda sabır, ticarette, siyasette sabır. Velhasıl sabretmek, bela musibetlerden uzak kalmak için çok önemli! Ancak bu haksızlıklara, yanlışlara ve adaletsizliğe göz yummak değildir.
Etik değerlerin ve ahlaki yapının ciddi manada erozyona uğradığı, sevgi ve saygının azaldığı günümüzde karşılaştığımız olumsuzlukları SABIRLA, sahip olduğumuz güzel şeyleri ŞÜKÜRLE geçirmek dileğiyle...