Çocuklarda sorumluluk, erken çocukluk dönemlerinden başlayarak yaş, cinsiyet ve gelişim düzeyine uygun olarak bireyin üzerine düşen görevleri yerine getirmesi, davranışlarının sonuçlarını sahiplenmesi ve başkalarının haklarına saygı duymasıdır.

 

Sorumluluk bilincinin gelişmesinin özgüven üzerinde nasıl etkisi olabilir diye düşünebilirsiniz; yeterlilik duygusu çocuğa özgüven duygusu verir, kimseye muhtaç olmadan işlerini hallediyor olması, çocuğa yeterlilik duygusuyla beraber mutluluk da verir.

Peki;

Sorumluluk Duygusu Nasıl Gelişir?

Sorumluluğu öğrenmek de tıpkı diğer becerileri öğrenmeye benzer. Ne kadar çok deneme yapılırsa o kadar başarılı olunur. Çocuğun kendi kendini yönetmesi, yüksek benlik saygısına sahip olması, tatminkâr bir birey olması büyük ölçüde kendisinin farkındalık düzeyine, ona sağlanan çevresel koşullara ve ebeveyn yaklaşımına bağlıdır. Koruyucu ebeveyn yaklaşımına sahip anne-babaların çocukları bağımsız ve sorumluluk sahibi hissetmekte zorlanabilirler.

Ebeveynler iyi niyetli bir yaklaşımla çocukları için her şeyi yapmaları gerektiğine inanabilir, yemeğinden giyimine, ev ödevlerinden arkadaş seçimlerine kadar çocuk adına her şeye karar vermeye ihtiyaç duyabilirler. Fakat çocuklarının gerçek hayatla temasının önüne geçtikleri için onların öz güvenlerini ve bağımsızlıklarını olumsuz yönde etkilerler.

Destekleyici yaklaşımda ise ebeveynler çocuklarının belirli sınırlar içinde karar vermesine ve bu kararların sorumluluğunu taşımasına olanak tanırlar. Sorumluluk almayı içeren bu yaklaşım kendi kendini yönlendirme yani öz disiplin becerisini geliştirir. Bu tutum içerisindeki aileler çocuklarından beklentilerini potansiyelleri ölçüsünde açıkça belirtirler. İki-iki buçuk yaşından başlayarak çocuğun çorbasını kendi başına içmesine, kendi odasında kendi yatağında yatmasına ortam hazırlamak, sofra kurma, alış veriş, araba temizliği gibi günlük hayatın sorumlulukları içinde ona da rol vermek gibi konularda çocuğun süreçlere dahil edilmesi, “sorumluluk” konusunda çocuğu cesaretlendirici ve destekleyici bir ortam sağlar ve farkındalık kazandırır. Bu ortam, çocuğun kendi kendine yapabileceklerini denemesi, sonuçları görmesi ve kendini yönetmesine fırsat vereceğinden onun kendine olan güvenini de katkı sunacaktır.

Sorumluluğu öğrenmek de tıpkı diğer becerileri öğrenmeye benzer. Ne kadar çok deneme yapılırsa o kadar başarılı olunur. Çocuğun kendi kendini yönetmesi, yüksek benlik saygısına sahip olması, tatminkâr bir birey olması büyük ölçüde kendisinin farkındalık düzeyine, ona sağlanan çevresel koşullara ve ebeveyn yaklaşımına bağlıdır. Koruyucu ebeveyn yaklaşımına sahip anne-babaların çocukları bağımsız ve sorumluluk sahibi hissetmekte zorlanabilirler.

Ebeveynler iyi niyetli bir yaklaşımla çocukları için her şeyi yapmaları gerektiğine inanabilir, yemeğinden giyimine, ev ödevlerinden arkadaş seçimlerine kadar çocuk adına her şeye karar vermeye ihtiyaç duyabilirler. Fakat çocuklarının gerçek hayatla temasının önüne geçtikleri için onların öz güvenlerini ve bağımsızlıklarını olumsuz yönde etkilerler.

Destekleyici yaklaşımda ise ebeveynler çocuklarının belirli sınırlar içinde karar vermesine ve bu kararların sorumluluğunu taşımasına olanak tanırlar. Sorumluluk almayı içeren bu yaklaşım kendi kendini yönlendirme yani öz disiplin becerisini geliştirir. Bu tutum içerisindeki aileler çocuklarından beklentilerini potansiyelleri ölçüsünde açıkça belirtirler. İki-iki buçuk yaşından başlayarak çocuğun çorbasını kendi başına içmesine, kendi odasında kendi yatağında yatmasına ortam hazırlamak, sofra kurma, alış veriş, araba temizliği gibi günlük hayatın sorumlulukları içinde ona da rol vermek gibi konularda çocuğun süreçlere dahil edilmesi, “sorumluluk” konusunda çocuğu cesaretlendirici ve destekleyici bir ortam sağlar ve farkındalık kazandırır. Bu ortam, çocuğun kendi kendine yapabileceklerini denemesi, sonuçları görmesi ve kendini yönetmesine fırsat vereceğinden onun kendine olan güvenini de katkı sunacaktır.

Sorumluluk, bir kişinin belirli görevleri üstlenme, yapması gereken işleri tamamlama ve sonuçlarından sorumlu olma yetisidir. Bir bireye sorumluluk duygusunun nasıl ve ne zaman verilmesi konusu ise oldukça önemlidir.

Sorumluluk duygusu genellikle çocukluk döneminde başlar. Ebeveynler ve aile büyükleri, çocuklara küçük yaşlardan itibaren sorumluluk almayı öğretebilirler. Bu, basit görevler vererek başlayabilir, örneğin oda temizliği, oyuncakları toplama gibi. Bu sayede çocuklar küçük sorumlukları yerine getirme alışkanlığı kazanabilirler.

Sorumluluk duygusunu pekiştirme açısından ödüllendirme de önemlidir. Çocuklar, sorumluluklarını başarıyla yerine getirdiklerinde teşvik edilmeli ve ödüllendirilmelidir. Bu, çocuklarda sorumluluğun olumlu bir deneyim olduğunu anlamalarına yardımcı olur.

Okul çağındaki çocuklar için, ödevlerini zamanında yapmak, derslerine düzenli çalışmak gibi sorumlulukları da içeren rutinler oluşturmak önemlidir. Böylece çocuklar, gelecekte de sorumluluklarını yerine getirmeyi alışkanlık haline getirebilirler.

Gençlik döneminde ise sorumluluk duygusu daha da önem kazanır. Gençlere, kendi kendilerini yönetme, bağımsız kararlar alma ve sonuçlarına katlanma becerisi kazandırmak önemlidir. Bu dönemde aileler, gençlerin yavaş yavaş sorumluluklarını artırabilir ve onlara kendi hayatları üzerinde daha fazla kontrol sağlamalarını destekleyebilir.

 Sonuç olarak, sorumluluk duygusu bireylere küçük yaşlardan itibaren öğretilmeli ve teşvik edilmelidir.

 Bu, çocukların ve gençlerin toplumda aktif ve sorumlu bireyler olarak yetişmesine yardımcı olur.

Sorumluluk sahibi çocuklar yetiştirmek zaten başarının kapılarını açmak demektir.