Bir öğretmen düşünün, sınıfında kaynaştırma öğrencisi olsun da bunu hiçbir velisine söylemesin. Bir öğretmen düşünün, ‘’bu çocuğum hareketli, yerinde duramıyor’’ diyerek onu afişe etmek yerine 4 yıl el ele İstiklal Marşı okusun. Bir öğretmen düşünün 2 yıllık pandemi döneminde, kendi özel saatlerinden fedakârlık yaparak, akşamları çocuklarıyla kitap okuma saati yapsın, ‘’moraliniz bozulursa beni arayın sohbet edelim’’ desin. Bir öğretmen düşünün her meslek ve gelir grubundan, her milletten velisi bulunan sınıfında herkese eşit mesafede dursun.

Bir öğretmen düşünün, gerçekten çocuğun üstün yararını gözetip bir kurumu yeni kararlar almaya ikna etsin.

Bir öğretmen düşünün, bulunduğu kurumun en zor çocuğunu eğitmeye gönüllü olup onu derse gitmek için günleri sayar hale getirsin.

Saygıyla önünde eğilip, zarif ellerinden öpmez misiniz siz de?

Böyle öğretmenler tanıdım. ‘’Öğretmenlik çok kutsal bir meslektir’’ cümlesindeki her bir harfin hakkını ziyadesiyle veren, her andığımızda duaların eşlik ettiği gerçek öğretmenler.

Öğretmenler gününüz kutlu olsun.

Geçtiğimiz günlerde internette bir video dolaşmaya başladı. Bir öğretmen, sınıfın içinde, kitabıyla bir lise öğrencisine vuruyordu. Defalarca, defalarca vurdu.

Bu sizin öğretmenler gününüz değil beyefendi.

Videonun altına bir başka öğretmen, ‘’kim bilir çocuk ne yaptı?

Biz sizin çocuklarınız için nelere katlanıyoruz’’ yazmış.

Bu sizin de gününüz değil hanımefendi.

Şunu açıklığa kavuşturalım, öğretmen olmayı gerçekten bizim çocuklarımıza faydalı olmak için mi, çalışma saatleri belli, tatilleri diğer mesleklere göre daha fazla, saygın bir meslek olduğu için mi istediniz?

Bir başka öğretmen ‘’ben 17.30 dan sonra telefonlara cevap vermem’’ diyebiliyor çünkü. Bir başkası okulun son haftası hala çocukları okula gönderiyorlar diye şikayet edebiliyor. Bir öğretmen çocukların ve ailelerin özel durumlarını diğer öğretmenlerle, velilerle, ailelerle konuşabiliyor.

‘’bu kudurdu gelin alın’’ diye ailesini arayabiliyor. Bir diğeri ‘’biz bu şehirdeki en imtiyazlı ailelerle çalışıyoruz’’ diyerek çocukları ailelerin imtiyaz durumuna göre tasnif edebiliyor.

Bu onların günü de değil.

Yukarıda anlattıklarım öğretmen ise aşağıda anlattıklarım nedir?

Eğitim kurumlarında önceden belirlenmiş hedefler doğrultusunda öğretim etkinliklerini planlı ve programlı bir biçimde düzenleyerek yürüten uzman kişi olarak yapılıyor öğretmenliğin tanımı. Evet bu tanıma göre burada bahsettiğim herkes öğretmen ama bizim: ‘’Sen bir ana, sen bir baba, her şey oldun artık bana. Okut, öğret ve nihayet yurda yarar bir insan et’’ dediğimiz öğretmenler yukarıdakiler.

Unutmayalım herkes resim yapabilir, ama herkes ressam olamaz.

Yılın ‘’öğretmenler günü’’ zamanı geldi. Ana teması, öğretmen ne sever, neye ihtiyacı var, diğer sınıflar ne almış aman altta kalmayalım, hangi hediye için kaç para toplamak lazım, ne kadar verebilirsiniz?

Soruları olan bol koşturmalı bir dönem. İşin ilginç tarafı gerçekten önceliği bizim çocuklarımız olan hiçbir öğretmen maddi karşılığı olan bir hediyeyi kabul etmiyor.

Hayatıma dokunan, Orhan öğretmenim, Mehmet öğretmenim, Saide öğretmenim, çocuklarımın hayatına dokunan Özlem Öğretmenim, Fatih Öğretmenim, Beyza Öğretmenim, Didem Öğretmenim...

Dünya sayenizde daha güzel.

Öğrencilerin hayatında ne kadar büyük etkiye sahip olduğunu bilen, önceliğini çocuğun iyiliğine veren, sabırlı, şefkatli, tüm saygıdeğer öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum.