Osmanlı döneminde Urla, Çeşme ve İzmir, ezan sesiyle kilise çanının aynı sokakta yankılandığı, farklı inanç ve kültürlerin gündelik hayatı birlikte paylaştığı Ege yerleşimleriydi. Aynı çarşılarda alışveriş yapan, aynı limanlardan dünyaya açılan bu kentlerde, yılın son günleri de herkes için aynı anlamı taşımıyordu. Türkler için 1 Ocak sıradan bir kış günü iken, Rum hanelerinde Noel arifesi arınmanın, paylaşmanın ve komşuluk bağlarının güçlendiği kutsal bir zaman dilimi olarak yaşanıyordu.

Tarih araştırmacısı Jano Çavuşoğlu, Osmanlı döneminde İzmir ve Urla-Çeşme Yarımadası’nda yılbaşı ve Noel geleneklerinin, çok kültürlü yaşamın doğal bir parçası olarak nasıl şekillendiğini anlattı.

Aynı Sokakta İki Takvim
yüzyılın sonları ve 20. yüzyıl başlarında Urla, Rum nüfusun çoğunlukta olduğu; Türk ve Rum toplumlarının iç içe yaşadığı bir Osmanlı kazasıydı. Çeşme, Foça, Ayvalık ve Seferihisar gibi kıyı yerleşimleri de benzer bir demografik yapı sergiliyordu. İzmir ise Müslüman, Rum, Ermeni, Yahudi ve Levanten toplulukların bir arada yaşadığı, Akdeniz’in en kozmopolit liman kentlerinden biriydi.

Bu çok kültürlü yapı, yılın son günlerinde de kendini gösteriyordu. Aynı sokakta yaşayan insanlar, yılı farklı takvimler ve inanç sistemleriyle uğurluyor; bu farklılık gündelik hayatın akışını bozmadan, aksine zenginleştirerek yan yana var oluyordu.

Türkler İçin Yılbaşı Değil, Kış Akşamları
Çavuşoğlu’na göre Osmanlı döneminde Türk ve Müslüman halk için 1 Ocak’ın bugünkü anlamda bir “yılbaşı” karşılığı yoktu. Yıl döngüsü Hicri ve Rumi takvimlere göre algılanıyor, yeni yılın sembolik başlangıcı ise daha çok Nevruz ile ilişkilendiriliyordu. Bu nedenle Türk evlerinde yılbaşı sofraları, süslemeler ya da eğlenceler bulunmaz; kış geceleri sohbetler, misafirlikler ve komşuluk ilişkileriyle anlam kazanırdı.

Aralık ayında Mevlid Kandili’ne denk gelen gecelerde ise “Nahıl Gecesi” adı verilen bir gelenek yaşatılırdı. Evlerin ortasına yerleştirilen süslü dallar ya da küçük ağaçlar, birlik ve bereketin simgesi olarak kabul edilir; aileler bu vesileyle bir araya gelirdi.
Rum Hanelerinde Noel, Yılın Kalbiydi
Rum toplumunda ise zaman, Noel ve onu takip eden kutsal günler etrafında şekillenirdi. Noel arifesi, yalnızca dini bir bayram değil; arınma, barışma ve dayanışma zamanıydı. Evler günler öncesinden temizlenir, herkes en yeni giysilerini giyer, kilisede ayin ve komünyonla Noel’e hazırlanırdı.

İzmir’de Noel’den 1 Ocak’taki Aziz Vasil Günü’ne kadar uzanan süreç, yılın en hareketli dönemlerinden biriydi. Evler tarçın ve karanfil kokar, sofralar bereket dilekleriyle donatılırdı. Yeni yıl sabahı ise nar kırma ve eşikten sağ ayakla girme gibi ritüellerle bolluk ve şans çağrılırdı.

Sofranın Baş Tacı: Vasilopita
Rum evlerinde yılbaşı sofrasının merkezinde mutlaka Vasilopita bulunurdu. Aziz Vasil’in anısına yapılan bu çöreğin içine saklanan para, kime denk gelirse o kişinin yıl boyunca şanslı olacağına inanılırdı. Hediyeler Noel’de değil, 1 Ocak’ta dağıtılır; bu yönüyle Ortodoks geleneği Batı dünyasından ayrılırdı.

12 Kutsal Gün: Noel’den Epifani’ye
Ortodoks inancında Noel, 25 Aralık’ta başlar ve 6 Ocak’taki Epifani Bayramı’na kadar süren 12 kutsal günü kapsardı. Bu dönemde çocuklar ilahiler söyleyerek ev ev dolaşır, sağlık ve bereket dilekleri götürürdü. Küskünlükler giderilir, yardımlaşma ön plana çıkardı. Epifani’de denize haç atma ritüeliyle kutsal dönem sona erer, gündelik hayata dönülürdü.
Yaslı Evlerde Sessiz Noel
Urla’da dayanışma kültürü, yaslı evlerde daha da belirginleşirdi. Yakın zamanda kayıp yaşayan aileler bayram hazırlığı yapmaz; komşular, özellikle yetim çocukların yüzü gülsün diye her türlü ihtiyacı karşılamaya çalışırdı. Bayram günü et yerine balık pişirilmesi, bu hassasiyetin önemli bir göstergesiydi.
Batı Anadolu’da İlk Noel Ağacı Urla’da
Çavuşoğlu’nun paylaştığı dikkat çekici bir ayrıntı ise Batı Anadolu’da ilk Noel ağacının 1917 yılında Urla’da, varlıklı bir Rum ailesinin evinde süslenmiş olması. Bu olay, Urla’nın dünyaya açık ve çok kültürlü yapısının sembolik bir göstergesi olarak kayıtlara geçti.
Ortak Bellekte Yaşayan Bir Kültür
Bugün Urla, Çeşme ve İzmir’de eski ritüellerin çoğu unutulmuş olsa da, yılbaşını bir araya gelerek, kırgınlıkları geride bırakarak ve sofraları paylaşarak karşılama geleneği hâlâ sürüyor. Osmanlı döneminde Rum ve Türk komşuluğunun birlikte yarattığı bu kültür, Ege’nin çok katmanlı belleğinde yaşamaya devam ediyor.
Haber:Fulya OMAÇ / İZMİR
#Urla #Çeşme #İzmir #OsmanlıEgesi #NoelGelenekleri #Yılbaşı #ÇokKültürlüYaşam #EgeTarihi #RumTürkKomşuluğu #KültürelMiras
