"24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün "Millet Mektepleri'nin Başöğretmenliği’ni kabul ettiği gündür."

Öğretmenlik öğrenilir mi?

Öğretmen mi doğulur?

Olabilir mi böyle birsey?

Öğretmenlik geliştirilebilir mi?

İyi bir öğretmen nasıl olunur?

Öğretmenim anlat bana!

Herkesin hayatında unutamadığı bir öğretmeni ya da öğretmenleri vardır.

24 Kasım Öğretmenler Günü kapıda...

Sanırım yedi sülalesi öğretmen olan birisi için bu yazıyı yazmak benim için oldukça duygu yüklü olacak. Rahmetli anne ve babam ilkokul öğretmeniydi ve sonra yüksekte yapmışlardı. O hani, meşhur öğretmen okulu mezunları..

Bazen kardeş kardeşin öğretmeni olur. Bazen komşu ablayla komşu abi...

Bazen bakarsınız eliniz ayağınız kesilir sevgiden saygıdan ne yapacağınızı şaşırırsınız. Karşınızda o tabiri caizse tapılası öğretmeniz vardır. Çünkü öğretmen var... Öğretmen var. Kimse kızmasın bana, değerli arkadaşlarım kızmayın. Çünkü her mesleğin erbabı var. Herkes yaptığı mesleğin hakkını veriyor mu?

Maalesef sorun şu ki öğretmenliğin böyle bir gideri yok.  Çünkü ya bir çocuğun mucizesi olursunuz ya da onun katili!

Bir çocuğu çeker çıkartırsınız ya da dibe vurdurursunuz. Çok dinleriz bunların canlı örneklerini, seni birbirimizin hikayelerinde yakalarız o anekdotu. ‘Bilmem kim öğretmenim sayesinde bugünlere geldim. Tam dibe vurmuştum öğretmenin elimden tuttu, çekti beni. Vazgeçmiştim, ‘yapamam’ dediğim bir anda bilmem ki şimdi ne öğretmeniydi benimle bir konuşma yaptı hayatımı değiştirdi’ gibi birçok hikaye vardır...

Herkesin hafızasında, hatırasında...

Gözlerimi kapıyorum bir an...

Sabah kalktığımızda annemin öğretmen oluşuna hayrandım hep...

O ince hazırlıklarına...

Akşamdan her şey hazırlanır, hep planlı...

Hep bir saat yönetimi vardır evde ve siz çocuk olarak erken yaşta öğrenirsiniz yüzlerce daha çocukla annenizi paylaşmaya...

Babanız da benim gibi öğretmense anneyi de, babayı da hep paylaşırsınız. Bu paylaşımdan üzüntü değil onur duyarsınız. Çünkü bugün anne ve babamı kaybetmenin üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen onların yetiştirdiği öğrenciler her yerde sevgi ile kucaklıyor beni. Yetiştirdikleri öğrencilerin çocukları bugün benim öğrencilerim ve daha büyük bir onur olamaz herhalde. Ben de bir öğretmen olarak mesleğime sahip çıkmaya, layık olmaya çalışıyorum. Her öğretmen arkadaşım gibi öğretmenlik biraz doğuştan ve genetik yapı yatkınlığı diyelim...

Sanki genetik bir mirası var bu işin...

Hani hücrelerimiz taşıyor sanki geleneği. Diğer taraftan karakter özellikleri; sabır, duygu yönetimi, duygu kontrolü, empati, sempati...

Artık aklınıza ne gelirse...

Diğer taraftan öğretmenlik elbette ki öğrenilir. Öyle öğretmenler var ki öğretmenlerin öğretmeni onlar!

Öyle eli öpülesi...

En başta Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk...

O bir sınıfa girerken kapı çaldı, izin istedi. Müsade ile derse girdi. Her zaman öğretmeni yüceltti. Her zaman layık olduğu yere taşıdı. Öğretmene ve öğretmenlere şöyle seslendi; Öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır!

Bundan daha büyük bir ödev olamaz.

Her mesleği yetiştiren öğretmendir. Bugünlere gelmemizi sağlayan öğretmenlerimizdir, saygıyla andığımız. Öğretmen hiç sönmeyen bir ışıktır...

Onun öğrettikleriyle yolumuzu bulur, geleceğimizi kurar ve vatana millete hayırlı bireyler oluruz. Tersini kim iddia edebilir ki?

Öğretmenlik mesleğine sevdalı bu insanlar kendilerini öğrencilerine adamış kutsal insanlardır. Bu önemli günde onlara şükranlarımız iletmeliyiz. Tohumdan fidana bir kelebek etkisidir bu...

Öğretmen mesleğinde oldukça fedakar ve sorumluluk gerektiren bir meslektir. Öğrencilerini yetiştirmek için uzun ve yorucu bir yolculuğa çıkmaya benzer. Ama öğretmenler bu yolda hiç yılmadan çalışırlar. Bu nedenle kalbimizin en güzel yerlerinde bizi yetiştiren öğretmenlerimizi hiç unutmayız. Topluma yararlı bir birey olarak öğrencilerine daima iyiye, doğruya ve güzele teşvik eden ve bunu için hep didinen kişidir öğretmen...

Günümüzde öğretmenlere eskiden verilen saygı kalmamıştır.

Bu durumun sosyo-kültürel ve sosyalojik nedenlerini araştırmak gerektiğine inanıyorum. Bu öğretmenlerimizi fazlasıyla üzen ve performanslarını azaltan bir durumdur. Bu nedenle öğretmenlere teşvik primlerinin verilmesi maaşlarının iyileştirilmesi esas kılınmalıdır. Çünkü şimdilerde hayatını iyi idare etmek için ek iş yapan öğretmenler oldukça fazladır.

Halbuki öğretmenler tüm bilgilerini ve sevgilerini, kalplerini öğrencileriyle paylaşırlar. Öğrencinin performansı düştüğünde, bir yanlış yaptığında, zor zamanlarında yanı başında olan ana-babadan öte candır öğretmen...

Öğrencilerinin başarısına belki de en çok mutlu olan kişi öğretmendir. Günlerinin bir çoğunu okulda geçiren öğrenciler aile fertlerinden çok öğretmenlerini görür ve onlarla sıkı bir bağ oluştururlar.  Bu nedenledir ki öğretmenlerimiz kıymetlimizdir. Tüm koşullarda öğretmenlerimize sevgi ve saygımızı eksik etmemeliyiz. Tüm yıl boyunca ve her zaman sevgi ve saygımızı göstermemiz gereken öğretmenlerimize; "24 Kasım Öğretmenler Gününde" bir kez daha sevgimizi ve saygımızı vurgulayalım...

Rahmetli anne ve babamın gününü bugün yaşattıkları için hala dün gibi kutluyor, değerli ablam Doçent Dr. Ayşe Çiğdem Kocaman'a bana gösterdiği kıymetli katkılarından dolayı sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

İlk öğretmenlik mesleğine başladığım gün itibariyle beni sarıp sarmalayan değerli rehber öğretmenlerime, çalışma arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.

Eğitim-öğretim hayatım boyunca İlkokul öğretmenimden başlayarak üniversite öğretmenlerime kadar hepsini saygı ve minnetle anıyorum.

Tabii ki ilk öğretmenlik deneyimimi her konuda kobay olarak kullandığım sevgili erkek kardeşim. Sana sonsuz teşekkür ederim. Okuma ve yazmayı ilk sana öğretmiştim. Sanki oldukça başarılıydık. Çünkü sen henüz 4 yaşında olmana rağmen okuyordun. Öğrenci miydi öğretmenin mi bilmiyorum?

Hatırlıyor musun bir ders yapıyor, bir teneffüs yapıyorduk. Bazen teneffüsler sanki fazla uzun oluyordu...

Ne dersin?

Öğretmenler günümüz kutlu olsun. Sevgi, sağlık barış sarsın dört bir yanımızı...