Mühim bir maç sonrasında İstanbul'da, yine caniler meydanda, yine büyük bir patlama ve canımızdan sökülüp götürülen yeni canlar, canparelerimiz!..
Ateş düştüğü yeri yakıyor ama, en az aileleri kadar bizim de içimiz kanıyor, bütün bir memleket kan ağlıyor. Tarihin bu kesitinde küresel bir kapanın içindeyiz, bunu biliyoruz. Ancak infiale kapılmak, birbirimizi taşlamak, bu gibi durumlarda en tehlikeli şey. Lütfen tehlike filmlerindeki sahneleri ve o sahnelerde yaşanan olumlu-olumsuz tepkileri hatırlayın; sanırım o zaman ne demek istediğim tam olarak anlaşılacaktır.
Bu gibi durumlarda en gerekli şey tehdit karşısında kenetlenmeyi bilmektir. Siyaset, medya, akademik çevreler, sivil toplum ve geniş toplum kesimleriyle birlikte, topyekün kenetlenmek.
Hakkımız olan her türlü talebi, daha soğukkanlı ortamlarda dile getirmenin isabetli olacağı kanaatindeyim. Zaten böyle durumlarda haklı da olsa bu neviden taleplerin ne dikkate alınma gerçekliği vardır, ne de amaca hizmet eder; haklı talepler olsa da sosyolojik olarak, sadece kargaşa ve bölünmeye yol açar.
Mutlaka aşılacak bunlar, bu millet büyük tarihi boyunca, daha büyük acıları da birlik bütünlük içinde aşma basiretini gösterdi.
Bir çapraz ateş altında olduğumuzu bildiğimiz gibi, acılarımızdan birlik bütünlük adına bilinç üretmek zorunda olduğumuzu da biliyoruz. Zira içinde olunan, bir terör girdabdırı ve bizim burada dengeyi korumak gibi ağır sorumluluğumuz var.
Bunlar bir çoğumuza klişe gelebilir ama, eşyanın tabiatı gereği, başka da bir çıkış yolu da yok.
"Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez."
(Mehmet Akif)