‘’Din samimiyettir’’ vurgusu sevgili efendimiz Hz. Muhammede aittir.
14 asırdır kulaklarımıza küpe olması gereken bir tonda ve vahyin süzgecinden geçerek asırlara ışık tutacak bir nasihat bu.
İslamın öngördüğü toplumsal modelde birey şahsiyettir.Ve Kuran, bu şahsiyeti inşa etmek onu kendisine lazım olan meziyetlerle donatmak insanca, hakca bir toplumsal mekanizmanın vazgeçilmez parçası halinde tutmak için gönderilmiştir.
İnsanın hatasızlığı üzerinden değil, hatasını farkeden ve yaratıcısına samimiyetle yönelen ondan af dileyen , yerini bilen ve kim olduğunu farkeden bir düşünce zemini üzerinden yapar bunu.Yani amaç farkındalıktır.
Yaşanmayan uygulanmayan,hissedilmeyen hiç bir amelin ‘’salih’’ sıfatına sahip olmasına imkan yoktur.
Aksi halde,içi boşaltılmış, altı oyulmuş,istismar edilmiş, boş ve şekilden ibaret bir tavır olarak çıkacaktır karşımıza bu durum.
Dindarlığın, kişinin kendini muhasebe etmek(oto kontrol) anlamına gelecek tariflerinide okuduk, duyduk.
Faydacı(menfaatci) yaklaşımlar ve tavırlar’’ fedakarlık’’takviyesiyle yeniden gözden geçirilmelidir.
Kalitenin ‘’ nasılların arka planda ‘’ niçinlerin ön planda olduğunda artacağına kuşku yoktur.
Kalitesizliğin ise tam tersi bir uygulamanın sonucu olacağına da inanmak lazımdır.
Nasıllar üzerine yoğunlaşmış ve şekli kutsallaştırmış bir anlayışın kaliteden nasibini alması söz konusu olamayacaktır.
‘’Niçin’’veya ‘’neden’’ler üzerine inşa edilmiş ve karşılığını yani cevabını bulmuş bir düşünce elbetteki salih bir amel olmaya hak kazanacaktır.
Kalite, vicdanın üstünü örtmekle,onu görmezden gelmekle ona sağır dilsiz olmakla değil, bu mekanizmayı olabildiğince etkin ,aktif ve faal tutabilmek ,onun hükümlerinden yararlanmakla mümkün olacaktir.
Kalite, iç dünyamızı düzenlemek üzerine bina edilmeli.Kusur hata ve günah bu çerçevede ele alınmalıdır.
Fıkhın ve şartların öngördüğü tüm ayrıntılar buna sadece yardımcı olmalıdır.
İnsan insanın ‘’kurdu’’ değil ‘’yurdu’’ dur sözünü duymuştum Sayın Prof. Mehmet GÖRMEZ den. Aslında neye işaret etmek istediğini anlamamak mümkün değildi.
Bilgi sistemlerinden , vicdan ve inanç kalitesine kadar ,felsefe den sanata ve estetiğe kadar eksikliğini hissettiğimiz bir önemli probleme işaret etmişti.
Sayısalın yani nicelik değil nitelik ve kalitenin arandığı bir toplum yapısı öngörüyordu Kuran.
Gerçekten iman edenlerin, şükredenlerin,azlığına vurgu yaparak hemde.
Kaliteyi çokluk üzerinden değil,azlık ama samimiyet ölçüsünden değerlendirmiştir.
Sadece cami duvarlarıylasınırlanmamış,hayatıntümalanlarınıkapasayanbirgenışliköngörüsüyleyaşamak…….
Ancak,
Birbirini sevmeyi, saymayı unutmuş.
Kul hakkı kavramını rafa kaldırmış,
Yaradılanı, yaradandan ötürü kıymetli bilme hassasiyetini kaybetmiş.
Şiddete meyilli.
İnsan hayatının sudan ucuz bahanelerle tehdit altında olduğu
Gergin, kaba, hoyrat bir bakış açısının toplumsal sağlığımızı nasıl da perişan ettiğini bilmem söylememe gerek var mı?
Değersizleştirme üzerinden, hatta ‘’altta kalanın canı çıksın’’ tavrıyla yaşamaya alıştırılmış,
Dünyaya abanmış,hırsını iman haline getirmiş,
Alabildiğine müsrif ve bencil bir anlayışa ne söyleyeceksiniz ki?
Bence iman ikna olmaktır.
ikna oldugunuz durumdan samimiyet hasat etmektir
İkna olmadığınız şey imanınız olamaz.....