Ülkemizde sapık tarikatlara yol vermemek, dolayısıyla Müslümanları ve güzel dinimizi töhmet ve itham altına sokmamak, Diyanet İşleri Başkanlığının görevidir. Diyanet’in 35 milyar liradan fazla bütçesi onlarca bakanlıktan daha büyük.

Ve ‘hayır kurumu’ diye hangi vakıf ve cemaate kaç milyon dolar ayırıyor bilen yok, denetleyeni zaten yok. Zekat, sadaka ve bağışlar ‘vakıf’ adı altında legalize edilip, vahşi cehalet ve sapık yapıların beslenip beslenmediğini bilen yok.

Ve bu adı duyulmamış vakıfların çoğuna aktarıldığı iddia edilen ödenek ve bütçeler çok çok fazla. Yani 90 bin camiinin yetmediği ve 100 binin üstünde imam ile müezzinin yetmediği ve üstüne her yanı belirsizliklerle dolu vakıf, dernek, tarikatlar ile dolu bir ülkede yaşıyoruz.

Yahu bunun Anayasaya aykırı olduğunu kimse bilmiyor mu? Haliyle denetim olmazsa, tam tersine sempati ya da destek olunursa, dini korumak ve yaşatmak için bunca yetiştirilmiş eğitim görmüş Kur’an ve din öğretilmiş hacı hocaya rağmen, altı yaşında çocuğa gelinliği kendi isteyerek giymiş, gerdeğe kendi girmiş gibi utanmaz savunmalarla tecavüz edilmesine sessiz kalınabiliyor.

Halbuki bunu en şiddetle eleştirmesi gereken, bu konuda en fazla sesi çıkması gereken kurum Diyanet...

Cumhuriyetin kurumu Diyanet... Dini de, Diyaneti de, İslam’ı da ve bir milletin haysiyetini onurunu ve ahlakını altından kalkılamaz bu utanç ve rezillik batağına sokanlara gerekli yeterli cevabı hangi kurum vermelidir?

Karanlık kapılar arkasında, daha nice iğrençlikler, insanlık dışı vahşet dönüyor bilmek görmek imkansız. Yahu öyle bir sürecin içine girdik ki, her türlü ahlaksızlığa dinen bir açıklama hemen icat edilebiliyor, akıl mantık almıyor. Hepsi istisnasız, Cumhuriyet rejimine düşman ve hepsi Cumhuriyet’i yıksınlar, orduyu, hukuku, siyaseti ele geçirsinler diye uğraşıp duruyorlar. Bu değerleri yitirdiğimizde, elimizden kalan şey Afganistan'dan farksız kalmaz.