Olmuyor bir türlü olmuyor, Yalova bir türlü özlediği -özlediğimiz biçimde yönetilmiyor. Sorunlarımız bir türlü çözülmüyor. Sürekli bir kavga ve çekişme içerisinde geçiyor zaman ve geriye dönüşü olmayan birçok hata yanlış yapılıyor. Yapılan yanlışlar için sonra ah vah ediliyor ancak bitmeyen bir yanlışlık manzumesi devam edip gidiyor. Sadece nakaratı söylenen şarkı gibi aynı yerdeyiz bir türlü sonraki satıra geçemiyoruz. Neden olmuyor, neden her şey istediğimiz hayal ettiğimiz, arzuladığımız gibi gitmiyor? Hemen her konuda ben dahil hepimiz şikayetçiyiz. Bu şikayetçilik bizim şımarıklığımızdan mı kaynaklanıyor? Biz hiçbir şeyi beğenmeyen sadece şikayet eden ya da sadece eleştiren bir zümre miyiz? Bütün bu şikayetlerimiz eğer biz olsak daha iyisini yaparız düşüncesinden mi kaynaklanıyor? Yoksa sırf kıskandığımız için mi böyleyiz? Ya da biz bundan daha iyisini mi hak ediyoruz hissiyatı ile mi bu serzenişlerimiz?

Hep eleştirileri ve biz daha iyisini yaparız, daha iyi hizmet ederiz beylik laflarını dinledik durduk. Ancak zaman gelip eleştirenler muktedir konumlara geldiklerinde, yönetici – iktidar olduklarında gördük ki, yıllar önce eleştirdikleri tavır – davranış ve uygulamaları kanıksamışlar. Hatta biraz daha ileri giderek bu yaptıklarına birçok kılıfta bulmuşlar. Yapılan her yanlışa her adam kayırmaya yapılan her yanlış icraata cansiperane kılıflar uydurmaya çalışıyorlar.

Şimdi büyük puntolarla düşünüyorum da şimdi biz eleştirenler o makamlara gelirsek ACABA

DEĞİŞİRMİYİZ? Tüm duam ve ümidim geçmişlerin yanlışlarını görüp onlardan ders alıp doğru yolda eğilmeden, bükülmeden yürüyeceğimiz üzerinedir.

Yaşadığımız şehir özünde her türlü güzel dinamiğe sahip; gelişmek, güzelleşmek hatta Türkiye’nin incisi olmak için her kaynağa - enstrümana sahibiz. Sahip olmadığımız tek şey bunları iyi, doğru, yerinde kullanabilecek irade gücüdür.

Emaneti ehline verin düsturunu yerine getirebildiğimiz gün, şehri yöneten dinamikleri ahbap çavuş ilişkileri ile değil, gerçek mahiyetleri ile seçebildiğimiz gün, ben olmaktan çıkıp biz olabildiğimiz gün, aynı gemide olduğumuzun idrakına vardığımız gün, Yalova’nın MAKUS TALİHİ DEĞİŞECEKTİR.

Başarıyı görmek için çok uzaklara gitmeye gerek yok. Kendi tarihimize dönüp doğru bir gözle bakmak her şeyi net görebilmemize yetecektir. Bizim atalarımız nasıl müreffeh şehirler kurmuşlar, nasıl adil yönetmişler, neleri ön plana çıkararak toplumsal barışı sağlamışlar, hangi -kurallara dikkat ederek çevreyi – doğayı korumuşlar.

ONLAR NEYİ DOĞRU YAPIP TA KENDİ KÜÇÜK ÇEVRELERİNDEN BAŞLAYIP TÜM DÜNYAYA ADİLANE HÜKMETMİŞLER, BİZ NEYİ YANLIŞ YAPIYORUZ DA KÜÇÜCÜK YALOVAMIZI YAŞANILMAZ HALE GETİRİYORUZ.

Her yanı yeşil olan, hatta %60 ı orman ve yeşil alan olan bir şehirde var olan yeşil alanlarımızı bir şekilde beton yığını haline getiriyoruz. Mesela eski meteoroloji arazisi ve Araştırma arazisi. Sonra da kalkıp olur olmaz yere millet bahçesi projesi yapıyoruz. Bırakın kardeşim her şeyi en iyi biz biliriz tavrını, önce bir aynaya bakın kim olduğunuzu görün. Her şeyi biz biliriz diyerek Marmara’nın incisi güzelim Yalova’nın içine ettiniz. Bu kötü halin sorumlusu son 20 yıldır Yalova’yı yöneten herkesindir. Kimse bu işten kendini sıyırmaya kalkmasın. Ama zaten biz ne desek de siz en iyi bilenler olduğunuz için ne yapsanız doğru olur hatta yanlış yapsanız bile doğrudur çünkü tuz da koktu ya ne yapalım.

Öyle ucuz ettiler ki her şeyi. Sözü, saygıyı, erdemi. Ölümü bile kirlettiler. Şükrü Erbaş