İstanbul Taksim’de teröristlerce bomba konulması ile masum insanlarımızın, şehit ve yaralılarımızın acısını yaşıyoruz. Sadece o zaman diliminde bombanın yakınında olmaları ile bu acı tablo ile karşı karşıya kaldılar. Hepsinin acılarını milletçe paylaşıyoruz. Kökü dışarıda olan terörün son çırpınışları bunlar. Kaldı ki kısa zamanda failleri yakalandı. Emniyet teşkilatımızı ve MİT’in başarılı çalışmasından dolayı kutluyorum. Terör konusunda başarılı çalışmaları ile adeta terörü bitiren hükümetimize olan güvenimiz ve desteğimiz sonsuzdur. Bu şer odaklarının son çırpınışları idi.

Hepimiz aynı ruh hali içinde bir an önce idam cezası konusunun gündeme gelerek gereğinin yapılmasını arzuluyoruz. Kamuoyunda uzun süredir gündemde olan bu konuda artık bıçak kemiğe dayandı. Masum insanımızın uğradığı bu bombalama karşısında teröre nereden ve nasıl destek verilirse cezasının en ağır şekilde verilmesini toplum vicdanı istiyor.

Ceza hukukunda yeni bir seviyeye çıkılması lazım. Cezada sadece suçu işleyenin bireysel olarak suçunun karşılığı olmamalı. Toplumun vicdanına da hitap etmeli, karşılık bulmalı. Belki de gözden kaçırdığımız en önemli yanı ile caydırıcı olmalı. Kişi bilmeli ki, o suçu işlediği zaman muhatap olacağı ceza kendi hayatı olacak. O zaman cezanın caydırıcılığı söz konusu olacaktır. O zaman suç oranı azalacak ve toplum huzur bulacaktır.

Sadece terör değil, psikolojik, sosyolojik, sosyal, ekonomik yönüyle toplumu çevreleyen uyuşturucu kullanımı, alkolün bağımlılık oranına gelen düzeyi, cinsel içerikli ve adeta uyuşturucu etkisini yapan her türlü etkiler birleşince ortaya çıkan sonuçlar olumlu olmuyor. Suç oluşmadan ilk kaynağında yapılan çalışma ile bertaraf ediliyor. Burada eğitim, itikadi yaklaşımlar ilk adımda önemli yer alacaktır elbette. Bu tedbirler sadece kamunun değil, her bir ailede aile büyüklerinden başlayarak tüm toplumu kuşatması gerekiyor. İdam cezası toplumun yoğun talebi ile yasal çerçeveye girerek uygulanmalı. Hangi suçların karşılığı idam olmalı derseniz onu da kamuoyunun sesine kulak verilerek bulunmalıdır. O zaman suç azalır, o zaman kamuoyu vicdanı rahatlar.

İçimize sokulmak istenen uyuşturucu, terör ve cinsel içerikli suçları işleyen insanları yaratan şer odakları hep aynı şeye hizmet etmektedirler. Mağdur tarafı ölüme kadar götüren fiilleri işleyenlerin ruh dünyasının temelinde yine kötü senaryolarla ülkemizi hedefleyenler var. Zaten terör, uyuşturucu ve beyaz kadın ticareti dediğimiz üçlü birlikte hareket etmiyor mu? Finans kaynakları aynı değil mi? O zaman bu üç kirliliğe de aynı anlayışla cevap verilerek etkin mücadeleye devam edilmelidir. Bu etkinlikte idam cezası elimizi oldukça güçlendirecektir. Çünkü tedavisi mümkün olmayan, yapılacak başka bir şey kalmayan urun nasıl vücuttan alınması gerekiyorsa bu tür suç makinesi olmuş kişilerin de daha fazla insana zarar vermesinin önüne geçilmesi gerekmektedir.

Süreç içinde kamuoyunda oluşacak talepler elbette yetkililer tarafından dikkate alınacak ve gerekli yaklaşımlar sergilenecektir. Konuştuğumuz masum yavruların hayatı. Hele hele yaşı itibarıyla savunmasız ve çocuk ise zaten vicdanlarda, düşüncelerde suçluya en yüksek ceza kesiliyor. İlk söylenen, ilk akla gelen zaten idam olmuyor mu?

Yeter ki Elif’ler Ayşe’ler ölmesin.

Başka bir yazımda buluşana kadar kalın sağlıcakla kalın...