Her toplum, aile, örgütler, kısaca herkes kendi geleceğini devam ettirebilmek için yeni yetişen nesli kendi yerlerine hazırlamak için mücadele verirler. Bu nedenle her toplumun hedef kitlesi öncelikle gençliktir.

 

 

Biz de İslam ve Türk toplumu olarak gençlik konusunu çok önemseriz, eğitimleri için gayret gösteririz, onları anlamaya çalışırız, zararlı akım ve davranışlardan korumaya çalışırız. Gençliğe kendi inanç, gelenek, görenek, kısaca medeniyetimizi miras bırakabilmek için gayret sarfederiz.

Öyle ise öncelikle genç nedir?

“Genç: İdeali uğruna mücadele veren kimsedir.” Bu durumda Ebu Eyyüp Ensari 81 yaşında İstanbul’u fethe gelmiş ise, bu onun gençliğindendir.

80 yaşında bir çiftçi tarlasında, bu yaşta bir sanatkâr sanatı başında, yine 90 yaşında bir alim hala masası başında çalışıyorsa, bu onun gençliğindendir. Bedeni yaşlansa da ideali ve ruhu yaşlanmayan bir ruh ile genç olarak bu mücadelesini vermeye devam eder.

Bizim öncelikle gençliğimizden beklentimiz çağımızda her ne kadar tuzak, engel, cazibeler olsa da bütün bunları aşıp inancına, idealine, fikir dünyasına hizmet edip, bu davasını yaşar ve yaşatmaya gayret etmesini bekleriz.

Bu nedenle geçmişte her türlü imkansızlıklar olsa da gençlik bu engelleri aşarak kendilerini var etmişlerdir. Örneklere baktığımızda;

TARİHTE GENÇLERİN BAŞARILARI:

ü Muaz b. Cebel’i Hz. peygamberimiz 26 yaşındayken Cened valisi olarak görevlendirdi. O zaman vali, aynı zamanda hakim ve müftüydü.

ü Muaz ve Muavvez adlı gençler 13 yaşındayken Ebu Cehilin başını Uhut savaşında kesmeyi başarmışlardı.

ü Usame b. Zeyd 18 yaşındayken Suriye’ye savaş komutanı olarak gönderildi.

ü Osman b. Affan, Osman b. Huveyris, Ebu Ubeyde, Hz. Ömer 25 ile 30 yaşlarında İslam’a girmişlerdir. İslam’a hizmetleri ile adları günümüze kadar gelmiştir.

ü Zeyd b. Sabit, 15 – 16 yaşlarındayken peygamberimizin katipliğini yapıyor, Mekke dışındaki idarecilere diplomatik tebliğ mektupları yazıyordu. Dışardan gelen mektupları tercüme ediyordu. İbrani ve Süryani dillerini biliyordu. Miras taksimini iyi biliyor ve savaş ganimetlerini o taksim yapıyordu. Kur’an’ın kitap haline getirilmesinde de komisyon başkanıydı.

ü  Erkam b. Erkam 17 yaşında iken Mekke’deki evini eğitim yuvası  haline getirmişti.

ü  Sa’d b. Ebi Vakkas 17 yaşında bir genç olarak yaptığı başarılar nedeniyle Cennetle müjdelenen kişilerden oldu.

ü  Hz. Ali İslamı 10 yaşında kabul etti. 20-30 yaşları arasında yaptığı cengaverlikleri, liderlikleri, ilmi ve başarıları tarihleri bile hayran bırakmıştır.

ü  Fatih Sultan Mehmet, 19 yaşında padişah oldu, 21 yaşında 29 kere kuşatılan İstanbul’u fethetti.

ü  Çanekkale’deki şehitlerin çoğunluğunu gençler oluşturmaktadır.

ü  İmam ibn Cerir, toplam 359 000 sayfa eser yazmıştır.

ü  Abdullah b. Mesud, Zübeyr b. Avvam, 16 yaşında; Talha b. Ubeydullah, Abdurrahman b. Avf 17 yaşında; Abdullah b. Ömer 13 yaşında; İslam’ı seçtiler.

ü  Hz. Yusuf genç yaşta nefsini zinadan korumuş ve hapsi göze almıştır.

Çok farklı dönem ve imkanlarda yaşayan bu gençler, dönemlerinde dik durmayı başardığı için isim ve ünleri günümüze, hatta kıyamete kadar gidecektir. Yaşadığımız ailede, iş ortamında, beldede, toplumunda varlığımızın devam etmesi, adımızın kalıcı olması ürettiğimiz emek ve eserler kadardır. Bu nedenle genç kalmak tamamen bizim elimizdedir. İşte gençlik olarak başkalarından farklılıklarımızla öne çıkmalıyız. Şöyle ki;

 

·        Bilgisiz insanlar, gaz yağsız lambaya benzerler. Kendi fitillerini yakıp bitirirler.

·        Her eserde bilginin olduğu kadar, ahlakın da önemi vardır.

·        Okumaya küsmek, ışığa küsmeye benzer.

·        Gayret bütün servetlerin sermayesidir.

·        Zamana para ve altından daha çok önem verilmezse, hezimet kaçınılmazdır.

·        Gece ve gündüz seni tüketmesin, sen onları tüket.

·        Bu günü dün gibi olan aldanmıştır, dünden beter olan ise iflas etmiştir.

·        Günün güneşi battığı halde, ecelim yaklaştı ama amelim artmadıysa, sen iflasa gidiyorsun.

·        Yarın, zevkle yaşayanların değil, rahatlarına kıyabilenlerindir. Diyor ve anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az” diyerek bu yazımızın da sonuna geldik.

Hoşça kalın buluşuncaya dek…