İnsanoğlunun kazanma hırsı genlerinde var olan bir özelliğidir. Yarışmada kazanmak, bilgide, ticarette, mal edinmede, sanatta, mesleğinde, kısaca her alanda insan kendisinin en çok kazanan kişi, herkesten öne çıkan bir kazancı arzu eder. Bu kazanma motivasyonu onu sürekli çalışmaya, her alandaki başarı ve kazancının zirvede olması için uğraşır, didinir. Hatta çalışma bazen yetmez, gayri meşru yollarla bu kazanma hırsını artırır. Gayri meşru yollarla kazanırken de kendini aklayacak mazeretlerini önce bulur, sonra bu mazeretlerle kendini de savunur.
Bizim medeniyetimizde başarı, kazanma, herkesin önüne geçme yarışı hayır ve Allah rızasında yapılırdı. İbadetlerde öne geçme gayreti, muhtaçlara yardım, imece usulü ile komşularına yardım, cami, okul, medrese, ilim yolunda olanlara maddi destek konusunda mesafe kat eden ecdadımız, bu konuları geçici bir süre için değil, dünya yaşadıkça bu hayırların devamı için vakıflar kurup, bu vakıflara gelirler bağlamışlardır. Ama biz bu vakıfları bile talan ederek, o insanlara ne hak ödeyeceğimizi bile hesap etmedik. Bu güzel hasletlerimiz bugün ne hale döndü?
Bu özelliklerimiz kapitalizmin çarkları arasında eriyen bir medeniyete dönüşüp, şimdi dünyevi hırslarımızı tatmin edemez aşamaya geldik.
Oysa inandığımızı söylediğimiz Kur’an-ı Kerim’de yüce Mevlamızın uyarılarına bir göz atalım bakalım ne buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Kendisinde artık alış-veriş, dostluk ve kayırma bulunmayan gün (kıyamet) gelmeden önce, size verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın”. (02-254)
“Verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için Allah'a güzel bir borç verecek yok mu?
Darlık veren de bolluk veren de Allah'tır. Sadece O'na döndürüleceksiniz.” (02-245)
Bu ayette Allah cc. Yapılan hayırları Allah’a (cc) borç vermeye benzetip, verilen borca karşılık dünya ve ahirette çok fazlasını vereceğini belirtiyor.
“Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir tane gibidir ki, her başakta yüz tane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah'ın lütfu geniştir, O her şeyi bilir” (Bakara:261)
Herkesin kendine çalışması, mal hırsı, mal biriktirme ve toplumda kendinin zenginliğinin dillerde dolaşmasından mutlu olan materyalist beyinlere dönüşen, ama Müslümanlıktan da vazgeçmeyen bizler aslında toplumun dinamiklerini, mayasını, çimentosunu bozduk. Bozulan tohum da çözülmeye başladı maalesef. Çünkü bizim yaptığımız hayırlarla toplumdaki her insan ferdine dokunuşumuz vardı. Olmayanı bir tepikle yardan aşağı atma yerine, onun elinden tutup, onu topluma kazandırıyorduk. Toplumda herkes birbirini tanır, oto kontrol ile ahlak korunur, camide birleşip birbirinin hal ve hayatından haberdar olurdu.
Şimdi Müslümanların terk ettiği bu özellikleri bugün İslam karşıtı organizasyonlar, İslam’ı söndürmek için kullanmaktadır. İslam ahlakını ve medeniyetini yok edip, batı vahşi hayatını öne çıkarmak için çok büyük projelerin, çalışmaların yapıldığını, bu konuda birçok örgütlenmeler kurduklarını, bu faaliyetlerini legal ve açıktan yaptıklarını görmekteyiz. Bu durum Hz. Peygamber (sav) döneminde de vardı. Bu nedenle Rabbimiz bizi şu ayetle ikaz ediyor aslında. “Şüphesiz ki inkâr edenler mallarını, (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcıyorlar. Daha da harcayacaklar. Ama sonunda bu, onlara yürek acısı olacak ve en sonunda mağlûp olacaklardır. Kâfirlikte ısrar edenler ise cehenneme toplanacaklardır” (08-36). Ayetin sonunda Müslümanlara bir müjde de verilmektedir. Çalışan, üreten, gayret sarf eden Müslümanlar oldukça, kafirlerin ve İslam düşmanlarının gelirlerini harcaması, feda etmesi bir anlam ifade etmez. Çünkü batılı, yanlışı insanlara anlatıp ikna etmek her zaman zordur. Müslümanların elindeki cevherin farkında olmaları başarı için yeterlidir. Bu da İslam medeniyetini bilmek ve yaşamaktır. Kuran ve Sünnetin sunduğu hayat tarzını çağın gereklerine uyarlayıp yaşamak ve yaşatmakla mümkündür. Bu duruma göre Müslüman zaten malıyla, enerjisiyle, bilgi ve birikimiyle vereceği mücadeleyi bugüne kadar kimse durduramamıştır.
Allah içinde bulunduğumuz üç ayları fırsat bilerek kendimizi sorgulamamızı, hatalarımızı terk edip hayırlı amellerde yarışmayı, materyalist kodlamaların İslami olanla değiştirip beyinlerimizi formatlamamızı nasip etsin.
Selamlar...