2023 yılının üç aylarına da girmiş bulunuyoruz. Allah ülkemiz ve İslam alemi için hayırlara, berekete ve huzura vesile kılsın. İnsanlığın da Hakka ve gerçeğe uyanmasına vesile olsun inşallah.

Üç aylar tarihimizde çok önemli bir yer tutar. İnsanın her günü aynı geçmez. Bazen mutlu ve bereketli, bazen üzüntülü ve sıkıcı olabilir. Dini iklimde de Cuma günü ile diğer günler aynı değildir hayatımızda. Üç aylarla ilgili Peygamber Efendimiz (sav), “Ya Rabbi bize Recep ve Şabanı mübarek kıl, Ramazan ayına da ulaştır bizi” diye dua ederek bu üç aya dikkatimizi çekmiştir.

Bu üç aydan Recep ayını tarlayı sürme ve tohumu atma ayı gibi düşünürsek, ibadetlere yoğunlaşmada bir başlangıç olarak sayabiliriz. Şaban ayında ektiğimiz tohumları sulama, çapalama, gübreleme gibi hizmetlerle başladığımız ibadetlerimizi biraz daha yoğunlaştırmak olarak düşünebiliriz.  Ramazan ayını ise ektiğimiz tohumların hasat ayı olarak düşünürsek, Ramazan’ı da daha zevkle daha içtenlikle ibadetlerimizi zirveye taşıma ayı olarak yorumlayabiliriz.

Zaten ecdadımızın hayatına baktığımızda tam da bu ayları böyle geçirdiklerini görüyoruz. Bu aylarda diğer zamanlara göre daha çok oruç tutulur, Kur’an-ı Kerim okunur, hatimler yapılır, tefsir, hadis derslerine daha çok odaklanılır. Komşulara ve muhtaçlara ikramlarda bulunulur. Çocuklar ve hayvanlar diğer zamanlara göre daha çok sevindirilir. Evlerde dini hayatta ciddi farkındalıklar uygulanır. Çocuklara dini hayat özendirilir.

Ramazan ayı gelene kadar bu yapılan hayrı hizmetler ve ibadetler, Ramazan ayını karşılamak olarak algılanır. Ramazan’ın manevi ikliminden daha içten yararlanabilmek için bu aya girişin de heyecanlı olmasına dikkat edilir. Ramazan ayının Kur’an ayı olması, tüm Müslümanları Kur’an ile hemhal olmaya sevk eder. Kur’an’ın metni ve mealleri okunur. TV programları dinlenir. Ramazan’la ilgili komşu ve iftar sofraları için özel ikramlar hazırlanır. Fakir fukara bu aylarda özellikle aranıp sorulur ve destek olunur.

Aslında burada bir hata yaptığımızı düşünüyorum. Genellikle Müslümanlar zekât, fitre ve hayırlarını Ramazan ayında yapmaya özen gösterirler. Fitrenin verileceği ay Ramazan. Bu haklı bir gerekçe ama hayır hasenat ve zekatların da bu ayda verilmesi, bir anda aç bir insana iki tencere yemeği yedirmek gibi bir durum oluyor. Diğer 12 ay hatırlanmayan muhtaç Ramazan’da abat ediliyor.

Aslında hayırlarımızı ve zekatlarımızı ramazan ayında hesaplasak bile, niyet ettiğimiz hayırları yıl içerisinde, Cuma gibi mübarek ve ihtiyaçlının en çok muhtaç olduğu anda yapsak. Bu çok daha makbule geçen bir hayır olabilir. Böylece mevsimlik bir cömertlik yerine, yıl içine yayılmış cömertliğe örnek olabiliriz.

Cömertlik ve muhtaç insanı sıkıntıdan kurtarmak, insanı en mutlu eden zaman dilimlerinden biridir. Bir hayal edelim, evi korunaksız, sobası yok, sobası var odunu yok, kaloriferi yok. Hava soğuk, bu aile nasıl ısınacak, yorgan altında mı günlerini geçirecek? Biz yaz havasında evimizi ısıtırken, böyle bir aileye destek olabilmek kadar insanı mutlu eden ne olabilir? Bu mutluluk anlatılarak değil yaşanarak öğrenilir. Yardıma ihtiyacı olup kimseden isteyemeyen insanlar olduğu gibi, sizden bir yardım talebinde bulunup da bu isteği yerine getirememenin üzüntüsünü yaşamak da ayrı bir durumdur.

Bugün asıl sorunumuz çok ihtiyacı olduğu halde, isteyemeyen, derdini anlatamayan muhtaçları bulabilmektir. Kendimiz bu tür insanlara yardım edemesek bile, onları yardım eden insan ve kuruluşlarla tanıştırmak önemlidir.

İşte bu üç aylar bizi her yönden diri tutmaya sevk eden aylardır. Henüz başında olduğumuz bu ayların kıymetini iyi bilmeliyiz. Değerlendirmeliyiz. Ramazana coşkuyla girecek ön hazırlığımızı yapmalıyız.