Dinin en mukaddes değerlerini şahsi çıkar ve ihtiraslarına alet edenlerle mücadele dünün meselesi değil.

Akıl ve irade işlevsiz hale gelirse nasıl bir istismar alanında cirit atacaklarını onlarda biliyorlardı.

Ve öylede yaptılar. Doymaz bir iştah ve iflah olmaz bir hırsla hem de..

Sormadan sorgulamadan ne verirlerse koy sepete türünden pısırık tavrın mistik uyuşmuştuk olduğunu anlamak bazen acı tecrübeleri yaşamayı gerektiriyordu, anladık.

 

Şimdi anladınız mı şirk neden büyük günahmış.

Adresin şaştığı durumlarda insanın nasıl bir dramatik temsilin konusu olduğunu tahmin etmek güç değil.

Kurda,  kuşa, ineğe,  böceğe,  sineğe, kurban giden insan onurunu o bataklıktan çekip çıkaracak , “Kelime’yi tevhit” hakikatine ulaştıracak çabaların değerini daha iyi anlıyoruz değil mi?

Allaha davet edenden daha güzel söz var mı*(fussilet.33) diyen Kur’an’ın aksine,

Kitleleri kendilerine köle edip sömüren, söğüşleyen kendilerini hakikatin tek temsilcisi ilan eden zavallılar, cahil cesaretli istismarcılar yakalarını nasıl kurtaracaklar Din gününün sahibinden.

İnsanı insana kul eden “mistik derebeyleri” bunun hesabını nasıl verecekler?

Durup dururken ve hiç başka konu kalmamış gibi ağız dolusu bel altı muhabbetine neden bu kadar ihtiyaç duyuyorlar.

Kızların yaşına takmıştı biri,

Bir diğeri de kot pantolona.

Biri satrançla bozmuştu kafayı.

Yok, kaynanasının elini öperken vücudunda uyanma meydana gelirseymiş falan…

 

Elaleme bıyık altı gülme fırsatı vermek bu beyler.

Bu üslupla nereye kadar Allah aşkına

Birileri fena halde makara yapıyor

Haberiniz olsun…

 

 

 

Her biri mehdiliğini ilan etti.

Seyyid olmayanı yok gibi.

İnsanı insana tavaf(!) ettirdiler.

Kendileri gibi düşünmeyeni çöplük ilan ettiler.

Uydurduklarını” Hadis” diye pazarlamaktan utanmayan, aziz peygamberimize iftira etmekten bile çekinmeyen,

Şöhret budalası “tipler” bunlar.

“Uyanık tüccar „kılıklı şarlatanlar…

“Aklıselim” sizi mahkûm edecektir.

Modanız geçecek, ipliğiniz pazara çıkacaktır..

Ve anılmamak üzere çekilip gideceksiniz.

 

Bildiğini bilme

Bilmediğini bil” diyen engin tevazudan nasipsiz olduğunuz,

 

„Dervişlik olsaydı tâc ile hırka / Biz dahi alırdık otuza kırka.“

 

Dizelerindeki samimiyeti farketmediğiniz gün gibi ortadayken.

 

Başka söze  ne  hacet.