1980 yılı Ocak ayının 3’üne denk gelen yoğun karlı günde anne babamın kucağında giriş yaptığımdan beri Yalova’da yaşıyorum. İlkokulu Teşvikiye’de, ortaokul ve liseyi Çınarcık Füruzan Kınal Lisesi’nde tamamladım. Üniversite için Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünü okumak için 4 yıl ayrılsam da 17 Ağustos’ta buradaydım. Güzel şehrimiz dayanması çok zor acılar içindeyken buradaydım. Yeniden yapılanırken de buradaydım.                                                                                              

Deprem sonrasında Yalova Devlet Hastanesi prefabrik yapılarda hizmet verirken de buradaydım, yeni Devlet Hastanemiz açıldığında da.                                                                                                     

Yalova İstanbul’un ilçesiyken de buradaydım, il olacağı müjdelenirken de.                                            

Yalova il olmadığı için üniversite sınavının 2. basamağı (ÖYS) için başka şehirlere gitmek zorunda kalan öğrencilerin içindeydim.                                                                                                                 

Çınarcık vapur iskelesi çöktüğünde buradaydım.                                                                           

Çınarcık’tan Bostancı’ya 2 buçuk saat süren, adalara tek tek uğrayan eski vapurlarla da seyahat ettim, yolculuğu 40 dakikaya indiren deniz otobüsleriyle de.                                                                           

Son yıllarda restore edilip turizme kazandırılan su kemerlerinde evcilik oynadım.                               

Uludağ Üniversitesi Yalova Meslek Yüksek Okulu açıldığında halkımız ‘’Yalova’ya üniversite geliyor’’ diye sevinirken buradaydım.                                                                                                             

Bahçesinde görmeye aşina olduğumuz siyah beyaz ineklerle Atatürk Orman Çiftliği, kamu binalarına ve Yalova Üniversitesi’ne dönüşürken buradaydım.                                                                                 

Yoğun kar yağışı nedeniyle yollar kapanıp şehirler arası otobüsler günlerce Yalova’da mahsur kaldığında buradaydım.                                                                                                                                       

Tarım arazileri yerlerini yavaş yavaş beton binalara bırakırken buradaydım.                                                             

Her Yalovalı gibi Balıkçılar kahvesinde çay içip, sahil boyunda yürürdüm. Her yürüyüşte, her alışverişte bir tanıdığa, tanıdığın tanıdığına rastladım. Şehir dışındayken, neden patates ekmeği çok sevdiğimizi açıklamak zorunda kaldım.                                                                                                                

Yalova hiçbir zaman içine sıkıştığım küçük şehir olmadı. İçinde yaşamaktan mutlu olduğum, küçük ayrıntılarını sevdiğim, kimliğimin parçasıdır Yalova.                                                                             

Artık, Yalova Gazeteciler Cemiyeti Haber Portalı Sorumlu Yazıişleri Müdürü ve bu köşenin sahibi olarak kalemim yettiğince size gözlemlerimi aktarmaya çalışacağım.

Atatürk’ün dediği gibi: ‘’Yalova benim kentimdir’’