Birkaç gündür İngiltere’deyim buradaki şehirleri gezip görme fırsatım oldu bir kez daha... Aslında bu sefer sadece gezip görme değil, aynı zamanda inceleme ve irdeleme fırsatı da buluyorum. Şehircilik yapıları, şehrin düzeni, belediye hizmetleri, ayrıca şehirdeki insanların davranışları...

 

Hemen hemen her şehirde atık yönetimi, karbon emisyonu, karbon ayak izine ciddi bir atıf var. Tüm araçlar karbon emisyonu için ve karbon ayak izi salınımı için denetleniyor. Binaların tamamında bununla ilgili çok ciddi önlemler var. Ayrıca çok ciddi bir çöp yönetimi, çöp toplama sistemi var. Gerçekten herkes çöpü ayrıştırmak zorunda. Binalarda karma çöp atılmıyor ve hemen hemen her şeyde sıkı sert bir düzen hakim.

Bu arada bir çok şehirde de İngiliz bulmak zor aslında. Etrafımda gördüğüm daha çok göçmenlerden; Pakistan, Hindistan, uzak doğulu ve Arap kökenli bir çok göçmen var.

Burada bir sistem oturtulmuş artık. Sanırım, İngilizlerin çoğu çalışmıyor ya da daha üst segment işlerde çalışıyorlar. Etrafta çalışan daha çok göçmenler, hatta bir terslik bir sorun varsa muhakkak yabancı yapıyordur. Mesela yanında yüksek sesle telefonla bir şeylerle oynayan biri varsa, bu İngiliz değildir yabancıdır. Sürekli buradaki sistemi bozmak için uğraşan onlar aslında ama buna rağmen sistemi bozmamışlar.

Çok yüksek cezalar var. Çok ciddi cezalar ödeniyor ve bunu ödememek mümkün değil. İngiltere de kurallara herkes seve seve uyuyor tabii olarak...

Otelde kaldınız, sigara içilmez bir odada sigara içtiniz 200 Pound minimum cezası var. Çünkü sigara içilmez odalarda sigara içildi ise orada özel bir temizlik yapılıyor ve onun parası sizden alınıyor kim olursanız olun...

İngiltere çok kozmopolit, bir çok göçmenin olduğu buradaki şehirler de aslında Yalova gibi bir çok göçmen barındırıyor. Çok iyi bir belediyecilik yönetimi ile herkesi hizaya sokmak zor olmasa gerek. Burada da başka dilde tabelalar var ama muhakkak İngilizce tabela var. Onun altında başka dilde tabela var yani tek dilde tabela yok. Çince, Arapça, Japonca restaurant tabelaları gördüm özellikle. Ama şehir kuralları çok net.

Şehirlerdeki bankların üzerleri yosun tutmuş ki kaç yıldır orada olduğu belli değil... Hiç kimse o bankı yerinden söküp, yerine yeni bir bank koyamıyor. Kaldırımlar falan öyle çok sıkça yenilenmiyor. Tabii ki tamirat tadilatlar var ama binalar, kaldırımlar, binaların dış cepheleri bütün şey tarihi dokuyu koruyor.

Çok önemli bir nokta her şey çok dakik, tüm otobüsler en fazla birkaç dakika rötar yapıyor tüm trenler en fazla birkaç dakika yani hiçbir karmaşa yok. Zamanlama gerçekten çok doğru düzgün düzgün bir biçimde işliyor.

Trafiğin en yüksek olduğu saatlerde bile gerekli düzenlemeler yapıldığı için ve herkes mecburen tüm kurallara uyduğu için bir sorun olmuyor.

Yani sözün özü şu ki; Yalova gibi güzel bir şehir doğru bir yönetim, ciddi kurallar, herkesin kurallara uymasıyla iyi bir strateji ile çok güzel bir şehir olabilir. Burada da şehirler, geçmişte çok kötüydü. Ama doğru bir felsefeyle, doğru düzgün bir hale getirilmiş.

Yaşamak istediğim Yalova, böyle düzenli, böyle güzel bir Yalova, düzgün bir anlayışla güzel bir yönetim felsefesi ile Türkiye’nin en güzel şehirlerinden biri olabilir. Gerçekten çok güzel bir konumumuz var. Harika bir doğamız, harika bir denizimiz, bütün bunları doğru düzgün değerlendirmemiz lazım. İşin Türkçesi; un var, yağ var,  şeker var. Helva yapmak lazım... Hadi bakalım Yalova’nın yetkili, etkili, seçilmişleri, atanmışları...

Elbirliğiyle, Yalova’yı güzel bir hale getirmek için şimdi, bugünden başlayalım...